YÜE-Çİ'LER - BAHAEDDİN ÖGEL
ESKİ ORTAASYA KABİLELERİ HAKKINDA ARAŞTIRMALAR
I.
YÜE-Çİ'LER
Doçent Dr. BAHAEDDİN ÖGEL
A) Yüe-çi'lerin Büyük Hun devleti tarafından mağlup
edilişleri,
B) Isığ göl civarına göçüş ve yerleşişleri,
C) Batı Türkistana gidişleri ve bununla ilgili
problemler,
D) Baktriyan'da yerleşmeleri ve buna ait problemler,
E) Yüe-çi'ler, Kuşan'lar ve kronoloji problemleri,
F) Çince vesikalar.
M ö. III. asırda kurulan Büyük Hun İmparatorluğu
Ortaasya'daki bütün kavimleri hâkimiyeti altına almağa muvaffak
olmuştu. Bu imparatorluğun yükseliş çağında meydana gelen harblerden en mühimmi Yüe-çi'lere karşı yapılan taarruz idi. Bu taarruz
neticesinde Yüe-çi'ler yurtlarını terketmeğe mecbur oldular.
Yüe-çi'ler Hunların güney komşuları idiler. Aralarında
çok eski zamandanberi devam eden bir düşmanlık vardı. Aynı zamanda
Yüe-çi'ler Ortaasya'da Hunların en kuvvetli rakiplerinden idiler.
Yüe-çi'lerin göçleri ve muhtelif yerlerdeki yerleşmeleri
çok kısa bir zamanda meydana gelmiştir. Buna rağmen, bu göçlerin
safahatının her tarafı bir çok problemlerle doludur.
Bu etüdde Yüe-çi'lere ait Çince vesikaların hemen hepsi
toplanmış bulunuyor. Ayrıca onlar hakkındaki bütün görüşler de bu
yazıda gözden geçirilmiş ve tenkid edilmiştir.
Ortaasya Türk tarihinin çok ehemmiyetli konularından biri
olan Yüe-çi meselesini bütün problemlerile ele alan bu yazının
bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz.
A. YÜE-Çİ'LERİN BÜYÜK HU N DEVLETİ TARAFINDAN MAĞLÛP EDİLİŞLERİ
Esas konumuza geçmeden önce, Çin tarihlerinde geçen kavim
adlarının ne gibi değişikliklere uğradığını gözden geçirelim.
Çinde sülâleler değiştikçe, vakanüvislerin üslûplarında
da değişiklik oluyordu. Yeni sülâlenin tarihçisi mümkün olduğu
kadar eski sülâle tarihinde kullanılan tâbirleri kullanmamağa gayret
ediyordu.
Milâttan önceki asırlarda, sülâleler değiştikçe komşu
kavimlerin adları da eskilerine nazaran başka bir şekilde yazılmakta idi.
Bu sebeple vakayinamelerde, bu kavimlerin değişik isimlerini devir devir tesbit
etmek çok güçleşmektedir. Yüe-çi'leri adlandırmak için kullanılan
"Yüeh-chi" şeklindeki yazılış, ilk olarak Shih-chi'de büyük Hun
devletinin ilk hükümdarı olan T' o u- m a n devrinden itibaren görülür 1
.
Kaynaklarımızda Yüe-çi'ler hakkında ilk kayıt şöyle
başlıyor:
"Bu sırada Tung-hu'lar çok kuvvetli idiler ve
Yüe-çi'lerin nüfusu da pek çok idi" (Shih-chi, no , la)
Tung-hu ' 1ar, Hsiung-nu'ların doğusunda bulunuyorlardı.
Bunlar, bugünkü Moğolların ecdadı idiler. Büyük Hun devleti ile
ilk münasebetleri Hun hükümdarı Mao-tun zamanında başlamıştı.
Mao-tun bu
kavimden daima çekinmişti. Tung hu'lar Hun'ların kuvvetlendiğini
görünce onlara
harb açmak için bahaneler aradılar. Tung-hu'ların bu
sebeple, Mao-tun'un karısını, atını istedikleri ve Hunları tahrik etmek için
onlara hakaret ettikleri de görülmektedir. Bütün bunlara rağmen, Hun hükümdarı
Maotun gayet ihtiyatlı davranarak Tung-hu'larla bir harbe sebebiyet vermek istememişti.
Yüe-çi'lerin Tung-hu'larla birlikte
zikredilmeleri, Yüe-çi'lerin o devirde hatırı sayılır bir kuvvete sahip olduklarını
ifade eden bir delildir.
Hattâ Yüe-çi'lerin bu devirde Hunlardan daha kuvvetli
olduklarını gösteren deliller de vardır. Meselâ Mao-tun'un
şehzadeliği sırasında Yüeçi'ler nezdine rehine olarak gönderilmişti. Kabileler
arasında rehineler verme âdeti ve mecburiyeti2 ancak zayıf
kabilelerin kuvvetli kabilelere karşı yaptıkları şeylerdi. Kuvvetli bir kabilenin reisinin
kendi oğlunu zayıf bir kabileye rehin olarak vermesi mevzubahs olamazdı.
Meşhur Çin seyyahı Chang-ch'ien'in şu mühim kaydı da
Yüe-çi'lerin Hunlardan daha kuvvetli olduklarını gösteren bir delil
sayılabilir:
"Eskiden Yüe-çi'ler, Hsiung-nu'lan
mühimsemiyorlardı. Bilâhare Mao-tun, Yüe-çi'leri mağlûp etti." (Shih-chi, 110, 3b).
Hunlarla Yüe-çi'ler arasında harbler başladı ve bu
harbler neticesinde Yüe-çi'ler mağlûp olarak yurtlarını terketmek
mecburiyetinde kaldılar.
Hunlarla Yüe-çi'ler arasındaki harbler başlıca üç safha
gösterirler:
1— Mao-tun , doğudaki Tung-hu'ları mağlup ettikten sonra
batıya dönüyor ve Yüe-çi'leri mağlûp ederek onları hakimiyeti
altına alıyor 3.
2— Mao-tun , kendi maiyetindeki memurlardan Sol H s i e
n kiralı vasıtası ile, Yüe-çi'lere karşı bir harb açtırıyor 4.
3— Meşhur Çin tarihi Shih-chi'ye göre, Mao-tun'un halefi
olan Lao-shang, Yüe-çi'leri bir defa daha mağlûp ediyor. Ve
Yüe-çi'lerin hükümdarlarının kafatasından bir şarap kadehi yapıyor. Bu
sonuncu
harpten sonra Yüe-çi'ler batıya göç etmek mecburiyetinde
kalıyorlar. Ve bu suretle batılarında bulunan Wu-sun'lara taarruz
ediyorlar. Bu taarruza ait problemleri başka bir etüdümüzde inceledik 5.
Durumu bu şekilde hülâsa ettikten sonra, Hunlarla
Yüe-çi'ler arasındaki siyasi münasebetleri anlatan Çince vesikaları gözden
geçirebiliriz :
Mao tun'u n Yüe-çi'ler nezdine rehine olarak
verilmesini anlatan bahis şudur:
"Shan-yü (T'ou-man'in) Mao-tun adlı bir veliahdı
vardı. Bundan sonra (T'ou-man'ın diğer) sevgili karılarından (biri de) bir
çocuk doğurdu. Shan-yü, Mao-tun'u öldürmek ve onun yerine (bu karısından olan)
küçük oğlunu (varis olarak) yerine getirmek istiyordu. Bu sebeple Mao-tun'u
Yüe-çi'ler nezdinde rehine olarak gönderdi. Mao-tun Yüe-çî 1er nezdinde rehine iken,
T'ou-man hemen Yüe-çi'lere taarruz etti. (Bunun üzerine) Yüe-çi'ler Mao-tun'u
öldürmek istediler. Fakat Mao-tun iyi bir at çalarak ona bindi ve
(memleketine),geri döndü. T'ou-man oğlunu (bu hareketinden dolayı) takdir eder gibi görünmüş ve
(onu) on bin süvarinin başı yapmıştı..." (Shih-chi, 110, 3b).
Bu hâdiseden sonra bir fırsatını bularak babasını öldüren
Mao-tun, kudretini çoğaltarak Hun devletini o devrin büyük bir
kuvveti haline getirmiş ve doğudaki komşuları Tung-hu (Tunguz) ları hâkimiyeti
altına almıştı.
Onlardan sonra Yüe-çi'leri mağlûp etmişti. Çin
kaynakları bunu kısaca anlatıyorlar:
"Mao-tun askerlerile (Tung-hu'lara) taarruz ederek
onları büyük bir mağlûbiyete uğrattı. Tung-hu'ların kiralını (bu suretle)
mağlûp ederek halkını ve hayvanlarını ele geçirdi. (Bundan sonra) derhal batıya
döndü ve Yüe-çi'lere taarruz etti..." (Shih-chi, 110, 4a)
Yüe-çi'lerin Mao-tun tarafından mağlûbiyetine ait
bilgileri, Maotun'un Çin İmparatoruna yazdığı bir mektupda da bulabiliyoruz:
"Sol Hsien Kiralını Yüe-çi'leri araması ve (onlarla)
harbetmesi için gönderdim, Tanrı'nın yardımı ile, askerlerimin mehareti ve
atlarımın kuvveti sayesinde, hepsini mahvettim. (Onların) hepsi ya esir düşmüş veyahut
da ölmüşlerdi. Bundan sonra Lou-lan, Wu-sun, Hu-chieh ve onlara komşu olan 26
kırallığın hepsini hâkimiyetim altına aldım. Bu suretle ok ve yay kullanan
kavimleri bir ailede birleştiler." (Shih-chi, 110, 6a)
M. O. 174 de ölen Mao-tun'un yerine, halefi Lao-shan g
geçmişti.
Bu hükümdar da bilmediğimiz bir sebepten dolayı
Yüe-çi'lere taarruz etmiş ve onlara en katî darbeyi vurmuştu6
.
Bu mağlûbiyetten sonra Yüe-çi'lerin büyük bir kısmı
batıya göçmeğe mecbur kaldı. Batıya göç eden Yüe-çi'lerden az bir kısım
ise Tibet'in kuzey dağlarında kaldılar. Tibet'in kuzey dağlarında kalan bu
Yüe-çi'ler sonradan Küçük Yüe-çi'ler adı ile adlandırılacaklardır.
Batıya giden büyük kısım ise gerek sayıca çokluk ve gerekse siyasi bakımdan ehemmiyetlerine
Batıya giden büyük kısım ise gerek sayıca çokluk ve gerekse siyasi bakımdan ehemmiyetlerine
binaen Büyük Yüe-çi'ler adını aldılar Ho u Han-shu , Yüe-çi'lerin
batıya göçüşünü Mao-tun'un hücumu ile ilgili görüyor. Bu kaynak, bu hususta
hata etmiştir. Yukarıda da söylediğimiz gibi göç hâdisesi Laoshang'ın taarruzu
ile başlar (Shih-chi, 123,2b; Han-shu, 96 A, 7a) .O. F r a n k e bu göçün
Mao-tun çağında olduğunu kaydeder (Geschichte des
Chinesischen Reiches, I, s. 239).
Kronoloji meseleleri
Yüe-çi'lerin siyasî rollerinin birinci safhasına-yani Han
devrine- ait
kronolojilerine dair meseleler oldukça karanlıktır.
Mao-tun'un Yüe-çi'lere
yaptığı taarruzun tarihi M.ö. 203 tür 8
. Yüe-çi'lere Lao-shang'ın taarruzu ve Yüe-çi'lerin göç tarihleri ise kati olarak malûm
değildir.
Mao-tun M.Ö. 174de ölmüştü. Lao-shang'ı n Yüe-çi'lere tahta
geçişinin hangi
senesinde taarruz ettiği malûm değildir. Bu tarihi kati
olarak tesbit etmek
için elimizde tek bir miyar vardır. O da Lao-shang'ın
saltanatının başlangıç ve bitiş tarihleridir. Yüe-çi'lerin mağlûbiyet ve
göçlerinin bu tarihler arasında olduğu katidir:
Taht a çıkışı : Terminus post quèm M. ö. 174
Ölümü : Terminus ante quem M. Ö. 161-160
Japon bilginlerinden bazıları bu hususta kati rakamlar da
vermek
istemişlerse de, bu rakamları şüphe ile karşılamak icap
eder. Japon'lardan
Kuwabara, Yüe-çi'lerin göçünü, M.Ö. 172 ile 161 arasına
kor. Kuwabara
bu kronolojisini Çin filozofu Chia İ'nin kayıtlarına göre
yapar
9
. Diğer
yandan gene Japon Fujita , bu hâdiseyi 176 ile 164
arasına kor. Fakat
bu nazariyenin de zayıf noktaları çoktur.
Göç başlamadan evvel Yüe-çi'lerin yurtları
Yüe-çi'lerin yerlerine ait Çin kaynaklarında bazı
kayıtlar bulabiliyoruz. Bu kayıtlar bize Yüe-çi'lerin yerlerini iki şehirle
sınırlamaktadırlar.
Bu kayıtlardan biri şudur:
"Yüe-çi'ler Tun-huang ile Ch'i-lien arasında
idiler." (Shih-chi, 123, 2b)
Aynı kayıda Han-shu, 61, 2b; g6 A, 7a'da da rastlıyoruz.
Bu kayıtlara göre Yüe-çi'lerin Bugünkü Nan-shan'ın kuzey eteklerinde bulunması
gerekmektedir. Ho u Han-shu , Küçük Yüe-çi'ler hakkında
verdiği bilginin başında şöyle diyor:
' Shih-chi , 123, 2b; H a n - s h u, 96 A, 7a; Bailey
gibi bilginler, Tohar'la birleştirmek için, baştaki "Ta " ekini esas
kelimeye katmak istemektedirler. Fakat bu, açık
olarak bir fantazidir. Elimizde gayet vazıh kaynaklar ve
onları destekliyen, Çince
Hsiao- vardır.
8
De G r o o t, Die
Hunnen , s. 76.
9
Chavannes, 165 e
koyuyor (Les pays d'Occiden t d'aprè s le Heou Ha n
Chou ; T'P, 1907, 189, not. 1). Evvelce 140 kabul etmişti
(Documents sur les Toukiue , s. 132, not. 1,) Haloun , Fujita'nı n
kronolojisini kabul ediyor (Zur Üe-tsi
Frage , Z D M G, 1919, s. 248). Haloun'u n bu etüdü bütün
problemleri karışık
da olsa içine almaktadır. Biz bu etüdde n çok faydalandık
.
1 0
Shih-chi, 123, éb;
Han-shu, 61, 2b;
11
Ch'i-lien dağının
yeri henüz daha kati olarak tesbit edilememiştir. Buradaki
Ch'i-lien, Yüe-çi'lerin oturduğu yerlerin icabı olarak
Nan-shan civarlarında bulunmalıdır. Belki de Richtofe n silsilelerinin
doğusundaydı.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 251
"Chang-yeh ile Chiu-ch'üan arasında idiler."
(Hou Han-shu, 117, 1a).
Chiu-ch'üan, bugünkü Su-chou idi. Bu duruma göre
Yüe-çi'ler
Su-chou'un güney-doğusu ile Kan-chou'un güney-batısında
bulunuyorlardı
12
. Bu bilgimiz kaynaklardaki coğrafî kayıtlara göredir.
Kaynakların bu neticelerini tarihî olaylarla da kontrol ve ikmal etmek
lâzımdır.
Mao-tun güneye doğru genişlerken şöyle bir cihet takip
ediyor :
Güneyde, Şansi'de Pi-yang'a kadar iniyor. Ordos'daki
Tsin'ide eline geçirerek atalarının eski yerlerini tam olarak hâkimiyeti altına
alıyor. Ordos'daki Ch'ao-chün'e, yani bugünkü Ching nehri üzerindeki
Ping-liang'ın
güney-doğusuna kadar nüfuz ediyor. Bu arazinin batısında
Yüe-çi'lerin
memleketi bulunuyordu. Orasını Yüe-çi'lere karşı yaptığı
seferinde hâkimiyeti altına almıştı. Yani Yüe-çi'lerin doğu sınırı Hoang-ho
nehrinin
Lang-chou'dan sonra yaptığı kıvrımın batısında kalıyordu.
Yüe-çi'lerin güney hudutlarına gelince, burada daha tabiî
bir sınır
teşkili mümkündür. Bu sınır, Ta Tung-ho nehri boylarıdır.
Yüe-çi'lerin kuzey sınırı ise, Mao-tun'un Sol Hsien
kiralının batıda
yaptığı taarruzlarla tesbit edilebiliyor. Bu bölge
Hunların hâkimiyeti
altına girdiği zaman Hun-ya ve Hsiu tu adlı iki prensliğe
bölünmüş bulunuyordu. Bu prenslikler Japon bilgini Shiratori tarafından
incelenmişlerdi. Doğularında Tun-huang, Kuzeyde ise Alaşan stepleri
15
ve
belki de Etzeni Göl vardı
16
. Güneyde Richtofen silsileleri uzanıyordu.
Yerin tesbiti işinde karşımıza çıkan diğer bir güçlük de
Yüe-çi'lerin yerlerinin Wu-sun'larla karıştırılmasıdır. Han-shu, 61,
Wu-sun'ların yerlerini
de tarif ederken "Ch'i-lien'le Tun-huang arasında
idiler" diyor 1 7
. Sınır
12
Bunlar için bk. A.
Hermann , Atlas of China , 68, 2a, b.
1 3
Han-shu , 69, 7b.
14
De Groot, Die
Hunnen , 53; De Groot, Fu-si ve Tsao-na'nın birer ticaret
merkezi olduğunu ve Hsien-yang'dan batıya giden büyük
caddenin Yüe-çi'lerin memleketinden geçtiğini söylüyor.
15
Haloun, Yen-shan
olarak kabul ediyor. Fakat daha doğudadır. Ordos kıvrımından yukarı çıktıkları
çok şüphelidir. Haloun'un fikri için bk. Üe-tsi, s. 297.
16
Hsiung-nu'ların
arazisine bağlanan bu yerler, Hun-ya ve prens Hsiu-t'u, nun
arazisini teşkil ediyordı. Hsiu-t'u'nun arazisi esas
itibarile Liang-chou'da idi. Meşhur Çin
generali Ho Chü-p'ing, M.Ö. 121 de buraları tamamile ele
geçirdiler. Hun-ya ise Changyeh civarıdır. İkincisi Tun-huang'a kadar
uzanıyordu (Haloun, Clan seulement, A M,
1925, s. 515, not. 1). BU prensliklerin yeri için bk.
Kurakichi Shiratori, On the territor y of the Hsiung-nu princ e Hsiu-t' u Wang
and his meta l statue s for
heaven-worship, Toyo Bunko, V, s. I vd.- Çinliler, Wu-vei
yani Liang-chou'la Suchou'u M.O. 121 de; Chang-yeh yani Kan-chou'l a Tun-huang'
ı 116 da
aldılar. Bütün bu muvaffakiyetlere rağmen M.Ö. 100 de
Hsiung-nu'larla Çin hududunu
Çinlilerin 112-113 de yaptığı surlar sınırlıyordu. Bu
duvar da Chang-ye h ve
Chiu-ch'üan' ı geçmiyordu. Tarihi hadiselerin inkişafına
göre Hsiung-nuların bu
bölgedeki sınırları tesbit edilebilir.
17
Başlangıçta
Wu-sun'larla Yüe-çi'lerin arazisini aynı yere—yani Ch'i-lien ile
Tun-huan g arasına—yerleştiren bu vesika (Han-shu, 61,
2b) tarafımızdan yeniden
kontrol edilmiştir. M.Ö. 119 da Çinlilerin meşhur elçisi
Chang-ch'ien, Wu-sun kıralile
252 BAHAEDDİN ÖGEL
bakımından bir komşuluk da mevzubahs olabilir 1 8
. Biraz evvel gösterdiğimiz gibi Ch'i dağları Richtofen
silsilelerinin doğusunda kalırdı.
Yani Su-chou civarlarında idi. Halbuki Yüe-çi'ler
Chang-yeh ve
daha aşağılara kadar uzanıyorlardı. Bu duruma göre batıda
Yüe-çi'ler
ve doğuda da Wu-sun'lar geniş sahalara yayılmışlardı.
Birbirini
ayıran bu hududun neresi olduğunu kati olarak tesbit
şimdilik
imkânsızdır
19
. Yalnız bilinen bir şey varsa Wu-sun'ların yerinin
ve rolünün daha batıda oluşu; Yüe-çi'lerin ise muahhar
kaynakların da bildirdiği gibi daha batıda bulunuşudur
2 0
Göçebe kavimlerin
yurtlarının sınırlarını kati olarak tesbit etmek
imkânsızdır. Kabileler
daima biribirleri içine girmişlerdir. Bir deniz suyu gibi
akıcı ve biribirlerile
karışmağa meyyal idiler. Yüe-çi'lerin Hoang-ho boyunca ne
kadar yukarı
çıktıklarını biraz evvel Lan-shan'a göre tesbit ettik.
Fakat bu sınır çağa
göre değişmiştir
21
.
Göç edemiyen Yüe-çi'lerin Tibet dağlarına çekilmeleri
Küçü k Yüe-çi'leri n zuhur u
Aşağıda orijinal metinden tercüme ettiğimiz, Shih-chi'nin
Yüe-çi'ler
hakkındaki bahsinde, Yüe-çi'lerin batıya gidemiyen
kısımlarının Ch'iang
(yani Tibet) lar nezdinde kalarak Hsiao veya Küçük Yüe-çi
adını almış
olduklarını görüyoruz 2 2
. Bu kalış, nasıl bir kalıştı? Metinden "kalış"
kelimesile tercüme ettiğimiz işaret "Po " dur. Bunu Chavannes
"réfugier" Müller
ise "behaupten" yani "sığınmak ve terviç
etmek" kelimeleri le tercüme
yaptığı mülakat sırasında lâf arasında bunlardan
bahseder. Shih-chi Hun-ya'nın eski yeri
diye bahsediyor(S h i h-c h i, 123, 4b) ; İkincisi ise
Kun-mo'nun eski yeri diyor (H a n-s h u,
61, 2b). Her iki bahis de Chang Ch'ien seyahatnamesi
metinleridir. Acaba Hun-ya prensliğinin yeri Kun-mo'nun eski yeri miydi? Eğer
bu kabul edilebilse Yüe-çi'lerle Wu-sun'ları
aynı yere koymak icap eder.. Fakat bu oldukça zor bir
şeydir. Yazma ve istinsah yanlışlığı
olması da çok muhtemeldir. S. Levi, Yüe-çi'lerin batıda;
Wu-sun'ların ise doğuda olduklarını ileri sürmüştü (J A, 1897, s. 13). Fakat
bugün bu nazariye suya düşmüştür.
18
Shiratori, prens
Hsiu-t'u'nun arazisini—yani Liang-chou ile Kan-chou arasındaki
yeri—Yüe-çi'lere veriyor. Kan-chou'dan Tun-lıuang'a kadar
uzanan yere de Wu-sun'ları
oturtuyor (T o y o Bunko , V, 16). Yüe-çi'lerin bilhassa
Liang-chou'da çok bulunduklarına işaret ediyor (Übe r die Wusun Stämme , K Sz,
III, 111-113). Franke
bunukabul ediyor (Türkvölker, s. 11).
19
Haloun,
tercümesini verdiğimiz Shi-chi'nin kaydına dayanarak (Shih-chi,
110) Lo-lan ile Ho-kut arasında bulunduklarını ileri
sürüyor (Üe-tsi, s. 296). Barköl
ile Manas arasına yerleştiriyorsa da şüphelidir.
20
Chang Ch'ien
seyahatmamesinde : "Hsiung-nu'ların sınırında küçük bir kırallıktır"
denmektedir (Shih-chi, 123, 4b). Hsiung-nuların Batı şehirlerini de Kunmo'nun
emrine verdikleri kaydedilir (Shih-chi, 123, 4b). Bilginler de bu hususu böyle
kabul ederler (Franke, Türkvölker , 11; Shiratori, Übe r
die Wu-sun Stämme ,
K Sz, III, s. 113).
21
T'ang devri
metinleri Liang-chou, Kan-chou, Su-chou, Tun-huang arasında
gösterilir.
2 2
Shih-chi, 123, 2b;
Ho u Han-shu, 117.
ESKÎ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 253
etmişlerdir. Pelliot ise bunun ancak "işgal etmek,
sahip olmak, kurmak"
anlamile tercüme edilebileceğini ileri sürmektedir 2 3
. Han zamanında
gerek Tun-huang civarında ve gerekse Huang-chung da bu
Yüe-çi'lerin
bakiyelerine rastlıyabiliyoruz. Siyasi münasebetlerine
ait Çi n kaynak
larınd a d a bira z bilg i vardır. Küçü k Yüe-çi'le r son
zamanlarda Kan-chou ile Tun-huang'ı 116 da aldılar. Bütün bu muvaffakiyetlere
rağmen M.Ö. 100 de, Hsiung-nu'larla Çin hududunu Çinlilerin 112-
113 de yaptıkları surlar sınırlayordu. Bu duvar da
Chang-yeh ve Ghiuch'üan'ı geçmiyordu. Tarihî hâdiselerin inkişafına göre
Hsiung-nu'ların bu bölgedeki sınırları tesbit edilebilir. Çin vakayinamelerinin
Batı
memleketlerine dair verdikleri bilgilerin kifayetsizliği
ve karışıklığı bir
çok hataların yapılmasına sebep olmuştu2 4
.
A. Hermann, Bailey, Thomas ve son olarak da Haloun2 5
Çin
generalleri'nin yaptıkları seferler hakkında izahat veren vakayinamelerin
kayıtlarına dayanarak Küçük Yüe-çi'lerin yerini tesbite çalışmışlardı.
Çinlilerin meşhur generali Ho Chü-p'ing, taarruza
Chü-yen,
yani Gaşun Nor'dan başlıyor. Ondan sonra Küçük
Yüe-çi'lere varıyor.
Daha sonra da Ch'i-lien dağını ele geçiriyor 2 6
. Seferin başlangıcı
Su-chou ve Pê-tao kıvrımı boyuncadır. Ho Ghü-p'ing'in
Sefer yolunun
Kan-chou'a kadar olan kısmı K. Yüe-çi'lerin içinden
geçmektedir. Bu
bilgi ile K. Yüe-çi'lerin sınırlarını ve yerlerini tesbit
etmek kısmen olsun
kolaylaşmış oluyor. K. Yüe-çi'lerin yerlerinin batı
hudutları biraz daha
uzatılabilir. Fakat Ho Chü-p'ing'in Gaşun Nor'dan indiği
de göz önünde
tutulmalıdır. Vadi yolunu takip sureti le inmesi de çok
muhtemeldi.
23
P e 11 i o t, JA,
1937,37, n.1. diğerlerinin tercümesi için bk. Chavannes , T'P,
1907,527; Tüller, Toxri und Kuisan, 571-74;. O.Franke
bunu tenkit etti: Einige
Bemerkungen zu F.W.K.Müller, Toxri un d Kuisan. OZ,
1917,85'
24
Çin kaynakları
Peşaver'de M. S. V. asırda yaşayan bir beyliği K. Yüe-çi adile
tesmiye etmişlerdi. Bu hususa ait belgelerin tercümesini
aşağıda vereceğiz. Bunlar
esas itibarile Kusanlara ait idiler. Ma Tuan-lin, esas
Küçük Yüe-çi'lerden habersiz olarak
bu beyliğe ait bilgileri toplayarak K. Yüe-çi'ler
maddesini meydana getirmişti (Wenhsien-t'ung-kao, 338, 10). Ma Tuan-lin bu
bilgileri Pei-shih ve Wei-shu'dan
iktibas etmiştir. Wei-shu'da bu beyliğin merkezi olan
Puşkalavati şehrinin merkezine
elçilerin gönderildiği kaydediliyor. Pelliot'ya göre Çin
kaynakları bu yer hakkındaki
bilgileri ancak bu elçilik sayesinde elde edebilmişlerdi.
T'ai Wu-ti zamanında (424-451)
Yüe-çi'lerin bu ziyareti teati ettikleri ve Çinliler
üzerinde büyük tesirler bıraktıkları anlaşılmaktadır. İkinci ziyaret 571 de
olmuştu. Pelliot haklı olarak bunların Yüe-çi'lerle
ilgisi olmadığını göstermiştir (Tokharien et koutschéen,
1934). Meşhur Budist rahibi
Kumarajiva Peşaver Yüe-çi'leri Tukhara'larla aynı
sayımıştı Kumarajivanın ölüm
tarihi 413 dür. Elçilerin Çine geliş tarihleri ise daha
sonraki zamanlara ait olduğundan
Kumarajiva'nın bunlardan habersiz olması lâzım gelir. Bu
zamandaki asıl Küçük Yüeçi'ler Tun-huang'dakilerdi. Çinli müelliflerin
ananeciliklerinin neticesi olarak Persler,
Heftalitler ve daha bir çok memleketler bile Yüe-çi adile
anılmışlardı.
2 5
Thomas , JRAS ,
1931 ; Haloun, ZDMG, 1937,263-66.
26
Shih-chi, III, 4a
da kısaltılmıştır. Lu-te'yi zikretmeyip yalnızca kırallığın
ismi söylenmektedir. Orijinal olan herhalde Han-shu'dur.
254 BAHAEDDİN ÖGEL
62 ile 60 senelerinde sefer yapan Chao Chung-kuo'nun
biyografisinde,
Küçük Yüe-çi'lerin Yang-kuan'ın batısında oldukları
kaydediliyor 2 7
.
Bu general Erh Ch'iang Yüe-çi'lerin 4000 adamını esir
etmişti. Yang-kuan,
Tun-huang'ın güney batısındadır. Aşağı yukarı bugünkü
Tang-ho kavşağına konabilir. K. Yüe-çi'ler diğer yandan Erh Ch'iang'la
komşudurlar.
Tibetli olan bu kavim de, bugünkü Çaydamdadır. Çaydam
bataklıklarının kuzeyine ve sırtın gölünün bulunduğu yaylalara yayılmışlardı.
Altın dağlarının batı kısmı ya bu halkların içine
sokulmuş ve yahut da
kuzey hudutlarını yapmaktaydı. Bu duruma göre K.
Yüe-çi'leri 60 ilâ
61 arasında iki yerde görüyoruz.
1) Sırtı n yaylası ve civarında,
2) Su-cho u ve Kan-cho u arasında.
Bilhassa Muahhar Han zamanında Kansu'nun güney - doğusuna
doğru sokulmuş olduklarını da müşahede etmekteyiz. Hou
Han-shu'nun
Ch'iang'lar-yani Tibetliler - hakkında verdiği malûmat
arasında, bize
Küçük Yüe-çi'lerin sonraki yerlerinden de bahsetmektedir.
Bunlar Huang-chung Yüe-çi'leri adiyle anılan Yüe-çi gruplarıdır. Huan-chung'a,
Ho Chü-p'ing'in taarruzundan sonra iniyorlar 2 8
. Burada Tibetlilerle
lisan ve kültür mübadelelerinde bulunuyorlar
29
. Hou Han-shu, Huan
Chung batısında ve Lang-chou'un kuzey - batısında Chuang
-lang ho ile
Ta Tung ho nehirleri arasındaki Ling-chü'de de
Yüe-çi'lerin bulunduklarını yazıyor. Chang-yeh'de de bir miktar küçük Yüe-çi
bulunurdu. Ghangyeh yukarıda da tasrih ettiğimiz üzere, o zamanki Lu-tê bu
günkü Kanchou idi. Bunlar herhalde Ho Chü-p'ing'in rastladığı Yüe-çi'lerden
olsa
gerekti. Önce Chang-yeh'de oturduklarını ve daha muahhar
devirlerde
ise Po-lu'nun güney - batısına indiklerini Pei-shih
yazmaktadır 3 0
. Chinshu, onları batıda esas itibarile Ling-ching'de
gösteriyor ve dağıldıkları
bölgeyi Rako Nor ve Hsi-ninh nehrile kuşatıyor
31
. Pei-shih'in bunların
Hsi-ping'le yeh arasında oturdukları hakkındaki malûmatı
oldukça hakikate yakındır
32
. Fakat kaydın çok muahhar olduğunu da gözden kaçırmamak
lâzımdır. Bu malûmatı bir hakikat olarak kabul eden Haloun,
bu kavmi Gaşun Nor'a akan Ta tung ho ile Kan-chou ho
arasına yerleş27
Han-shu, 6g, 3b,
yalnız Yüe-çi olarak kaydediyor. Bu metni şerhedenin de
söylediği gibi Erh-ch'iang demektir.
28
Bugünkü
San-chou'un Huang-shui denen nahiyesidir. Hsi-ning nehri kenarmdadır.
29
Ho u Han-shu, 87;
tercümesi için bk. Krause, MSOS, 1915, 83
30
W. Eberhard ,
Türkiyat mecmuası, VII-VIII, 41, s. 141; keza Huang-chung
yüeçileri için bk. Eberhard, Kultu r un d Siedlung der
Randvölke r Chinas,
s. 64.
31
Chin-shu, 2, 36 b.
32
Eski yerleri
Hsi-p'ing'le Chang-yeh arasındaydı (Pei-shih), 97; Eberhard ,
Türkiyat mecmuası, 41, s. 141
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 255
tirmektedir
33
. Hsi-p'in ise Hsi-ning yaylası ortasında Hsi-ning fu
civarındadır. Bu husustaki eski ve yeni nazariyeleri böylece sıraladıktan sonra
K. Yüe-çi'lerin dağıldıkları sahayı şöyle tesbit
edebiliriz:
Batıdaki sınırları altın dağlarının doğu eteklerile
Nan-shan'ın kuzey kısımlarına
-yani Kan- hou shan'in birleştiği yerle Wei-lio'nun
işaret ettiği Tun-huang'ın güneyindeki dağlardan Nien-po'ya-kadar iniyordu. K.
Yüe-çi'lerin bu bölgeye münferit gruplar halinde yayıldıkları da göz önünde
tutulmalıdır. Batıda ve doğuda
başlıca iki grup Küçük Tüe-çi kitlesine rastlanır.
Küçük Yüe-çi'lerin tarihi rolleri
Küçük Yüe-çi'ler, bazan Hsiung-nu ve bazan da Çin
hâkimiyetinde
kaldıklarından müstakil olarak siyasi bir rol
oynayamamışlardı. Sayıları
da azdı. Buna rağmen adları unutulmamış, bu sahaya
yapılan Çin seferlerinde isimleri sık sık geçmişti. Daha sonraki devirlerde ise
isimleri Toharların adlarile karışmıştı. Elimizdeki vesikalara göre, Küçük
Yüe-çi'lerin
siyasi tarihi M. Ö. 121 den itibaren başlar. Çin
kaynaklarındaki kayıtlar
bu tarihten itibaren onlardan bahsetmeğe başlarlar. Çin
generali Ho
Chü-p'ing, Gaşun Nor'dan hareket ediyor ve K. Yüe-çi'lere
gelerek onları
mağlup ediyor. Bu hadise 121 senesinin yaz mevsiminde
vukubulur
34
.
K. Yüe-çi'ler bu zamanda herhalde Hsiung-nu'ların
hâkimiyeti altında
bulunuyorlardı. Çünkü Çin generali bu bölgeleri
zaptederken Hun-hsieh
vs. gibi Hun prensliklerini de ortadan kaldırmıştı. K.
Yüe-çi'lerin kendileri gelip Çinlilere bizzat teslim oluyorlar. Bundan sonra
Hung-chung ve
Ling-chü'ye iniyorlar. Daha evvel kısmen Tibetlileşmiş
olan Yüe'çiler
bundan sonra da Çinlileşmeğe başladılar. Daha bu zamanda,
Tibet ve
Çin tesirile erişmiş olan Yüe-çi'lerin Tohar ve
İndo-germenlerle ilgisi
bulunduğunu iddia eden bazı nazariyelerin çürüklüğü ortadadır.
Yüeçi'lerin bu grubuna ait bazı prenslerin ismi Shih-chi'de mevcuttur. Bu
33
Haloun, Z D M G ,
1937, 265-66.
34
Wei-lio , K.
Yüe-çi'lerin Tarım havasında oturduklarını söylüyor: "Dans la
montagne du sude (Nan-chan) de Touen-houang et des
contrées d'Occident depuis le
Jö-k'iang jusqu'aux (monts) Ts'ong-ling, sur étendue de
plusieurs milliers de li, il ya les
restes de Yue-tche. "E. Chavannes, Les pays
d'Occiden t d'aprè s le Vei-lio, 190,
T'P, s. 526-27. Chavannes küçük Yüe-çi'leri Kansu ve
Şensi'ye kadar uzanan sahaya
kor (aynı eser, s. 528, not. 1). Haloun'a göre böyle bir
neticeye varmak oldukça
zordur. Jo Tibetlileri Êrh Tibetlilerile aynıdır. Çaydam
bataklığının kuzey-batısında otururlardı. Sınırlarını Wei-lio'nun
Ts'ong-ling'e, yani Pamire kadar uzatması biraz şüpheli
görülmektedir. Chavannes, Küçük Yüe-çi'lerin uzun zaman
Sha-chou ile Lop-nor arasındaki Altın dağlarının kuzeyinde kaldıklarını ileri
sürer. 995 de Hotan'a giden bir elçi,
Sha-chou'un batısındaki çöllerde Chung-yün adlı Küçük bir
yüe-çi kabilesine rastlıyor (Cha
vannes, aynı etüd, s. 527, n. 1). Haloun, yerlerinin
Altın dağlarının batısında olmasını
imkânsız görüyor (ZDMG, s. 272). Bizce Çinlilerin Küçük
Tüe-çi dedikleri her kavim
Yüe-çi neslinden değildir. Bu vaziyette Peşaveri ve
Peşaverlileri de Küçük Yüe-çi yapmak
icap eder. Bu meselenin tenkid ve münakaşası için bk.
Pelliot, JA, 1934, 43 n. 1 ; F. W.
K. Müller, Toxri und Kuisan, 570.
3 4
Shih-chi, 111, 4a;
Han-shu, 55, 4a; kısmî tere. De Groot, Di e Hunnen ,
s. 124.
256 BAHAEDDİN ÖGEL
prenslerden birisi 107 de; diğeri ise 108 de teslim
oluyorlar. Şan-tung ve
Şansi'ye tâyin ediliyorlar. Bunlardan birincisi 104 de
ölüp yerine bir halef
bırakıyor. Halefi de M. Ö. 99 da ölünce nesilleri
büsbütün tükeniyor 3 5
.
İkincisi ise M. Ö. 104 de hiç bir halef bırakmadan ölüyor
3 6
. Haloun ilim
âleminin dikkatim Yüe-çi ismi taşıyan bir Hsiung-nu
üzerine çekmektedir.
M. Ö. 128 de teslim olup 124 de ölen Hun neslinden bu
zatın, bu unvanı
nereden aldığını bugün tesbit edecek bir durumda değiliz
3 7
.
Küçük Yüe-çi'ler 161 ile 167 arasında vukubulan Çin-Tibet
mücadelesine karışmamışlardı. Güneydeki Huang-chung Yüe-çi'lerinin siyasi
tarihleri hakkında, Hou Han-shu'da Teng-hsün
biyografisinde biraz
malûmat vardır
38
. M.S. 88 de Tibetlilerin muhafazasile vazifelendirilmiş
Chang-yü, Tibetli prenslerden Mi-wu ve diğer bir Tibet
kabilesinden
Shao Tang'ı iğfal ederek öldürüyor. Buna kızan Tibetliler
birleşiyorlar
ve Çin'e karşı cephe alıyorlar. Bunun üzerine Teng-hsün
vali olarak tâyin
ediliyor. Tibetliler de aralarındaki birliği
kuvvetlendirmekle buna cevap
veriyorlar
39
. Ve Çinlilere taarruz için de nehrin donmasını
bekliyorlar
40
.
Hou Han-shu bu arada bahsi K. Yüe-çi'1ère getirerek diyor
ki:
"K. Yüe-çi'ler evvelce buradaydılar. Sonradan
buradan çıkarak Tibetlileri
bırakmışlardı. Çinlilere iltica ederek bir hudut
müstahkem mevkiinde yerleştirildiler. Kuvvetleri iki ilâ üç bin süvariydi.
Hepsi cesur, kuvvetli ve hayırhah idiler.
Tibetlilerle yaptıkları harblerde, adetçe az olmalarına
rağmen düşmanlarının bir
çok yerlerini tahtı itaatlarına aldılar. Zaman zaman Çin
tarafına geçmekte fayda
görüyorlardı" 41
.
Bu zamanda Mi-wu'nun oğlu Mi-t'ang'ın kendi ordusu,
LiangChou'daki diğer Tibet kuvvetlerinin de iştirâkile kuvvetlenmişti.
T'eng-hsün'e taarruz etmek için fırsat da kolladılar.
Diğer yandan
da kuvvetlerini fazlalaştırmak için K. Yüe-çi'leri kendi
taraflarına çekmek
istediler. Çinlilerin bir kısmı Yüe-çi'lerle Tibetlilerin
anlaşamıyacaklarını
ve karşılaşınca biribirlerile harbe tutuşacaklarını ileri
sürdüler, İhtiyatlı
davranan T'eng-hsün bu plânı şiddetle tenkit ederek şöyle
dedi:
"Hayır, "selefim" Chang-yü, verdiği sözü
tutmadığından Tibetlileri müthiş bir
surette ayaklandırdı. Bu iş için hiç olmazsa 20 bin
kişimizi hazır bir vaziyette
bulundurmalıyız. Halbuki bu kuvveti besliyecek ne
kudretimiz ve ne de paramız
vardır. Esasen mevcut da tükenmektedir. Hu'lar 42. (Yani
K. Yüe-çi'ler), şimdi
büyük bir ihtiyaç içindedirler. Biz onları böyle bir
harekete geçirirsek maddi güçlüklerle karşılaşırız"
35
Shih-chi, 20-21 b;
Tercümesi için bk. Chavannes, Mém. Hist. 111,1, 162, n.16)
36
Han-shu'da tarih
ayrıldı (17, 20 b). İzahı için bk. Chavannes, aynı eser,
168, n. 1.
37
Shih-chi, 20, 21
a; Chavannes, aynı yer, 167 vd. n. 61.
38
T'eng-hsün'ün
biyografisi için bk. Ho u Han-shu , 46, 4a.
39
Hou Han-shu, 46,
4b, s. 7.
40
Ho u Han-shu, 46,
4b, s. g.
4 1
Ho u Han-shu, 46,
4b, s. 9-11.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKINDA 257
T'eng-hsün bundan sonra Küçük Yüe-çi'lere yaranmak için
şehrin
kapılarının onlara açılmasını emretti 4 3
. Bu sırada Tibetlilerle K. Yüeçi'lerin mücadelesi
başlamış bulunuyordu. Yüe-çi'lerin kadın ve çocukları
Çinliler tarafından içeri alınıp himaye edildi.
Tibetliler de yağma edecek
bir şey bulamayınca gevşediler ve bu suretle
dağıtıldılar. Bu sırada Huangchung Yüe-çi'leri Çin idaresi hakkında şöyle diyorlardı:
"Çin idaresi çok hayırhah ve itimada lâyıktır.
Şehirlerinin kapılarını açıp
kadınlarımızı ve çocuklarımızı içeriye kabul ettiler. Ve
biz de tekrar mes'ut ailelerimize dönmek saadetine kavuştuk."
T'eng-hsün bu cesur kavimden bir kaç gönüllü genç istiyor.
Bunun
üzerine bütün gençler emirlerine amade olduklarını
söylüyorlar. Tibetlilerde câri olan bir âdete göre hastalanarak ölmek çok ayıp
bir şeymiş.
Bu sebeple buhranlı görülen hasta derhal bıçaklanarak
büyük bir ıztırap
içinde öldürülürdü. Bu âdeti zamanla Küçük Yüe-çi'ler de
benimsemişler.
T'eng-hsün hastalanan bir Yüe-çi'yi doktora gönderiyor ve
iyileştiriyor.
Bu şekilde iyileşen insanlar çoğaldıkça Küçük Yüe-çi'ler
de Çinlilere karşı
minnettar kalıyorlardı. T'eng-hsün'ün bu yumuşak siyaseti
Tibetlileri de
celbediyor. Çin hâkimiyetine girmek istemeyen Mi-t'ang'ın
amcası vs.
Çin'e boyun eğdiler. Küçük Yüe-çi ve Tibetlilerden
müteşekkil bir ordu,
geriye kalan diğer Tibet unsurlarını da egemenliklerine
aldılar. Geriye
kalanların başına geçen Mi-t'ang yeniden mağlup edildiyse
de ele geçirilemedi. Bu sırada nehri geçmek için Çinliler deriden yapılmış
kayıklar
kullanmışlardı
44
. Çin-Tibet mücadelerine Çinlilerin lehine olarak karışan
Küçük Yüe-çi'lerin cesareti Çinliler nezdinde şöhret
bulmuştu. Gerek
Çin vakayinameleri ve gerekse Çin şairleri fırsat
buldukça bunların cesaretine hayranlıklarını saklayamamışlardı. M.S. 61 den
sonra Su-chou'da
ki
45
muhafızın emrinde
4000 Yüe-çi'nin toplandığını biliyoruz
46
. M.S. 89
da 8000 süvari Hsiung-nu'lara karşı harbetmek üzere Çin
ordusuna girdiler
47
. M.S. 114 de Çinlilerin Tibet komiseri nezdine 7000
48
; M.S. 139
da 10000
49
; 159 da ise 12000 kişilik
50
ordular verdiler.
Fikrimize göre
bunların hepsi Küçük Yüe-çi'ler değildi. İçinde bir
miktar Tibetlinin de
bulunduğu muhakkaktı. 159 da Çinlilerin Batı Tibetlilere
ve 168/69 da
Şensi ve Kansu'daki Doğu Tibetlilere karşı yapılan
seferlere iştirak ettik42
Çinlile r İskit
Hun vs. gibi Ortaasya kavimlerine Hu derler.
43
Ho u Han-shu, 46,
4b, s. 15.
44
Hou Han-shu , 46,
5a. Karşıla: Krause , Fluss und Seegefechte nach
chinesischen quellen, M S O S, 1915, s. 78-79.
45
Bibliyografya için
bk. H a 1 o u n, Aynı etüd, s.268.
4 6
Han-shu , 69, 3b.
4 7
Ho u Han-shu, 81,
3a.
4 8
Ho u Han-shu ,
aynı yer.
4 9
Ho u Han-shu, 117,
lb.
5 0
Hou Han-shu, 95,
7a.
/
258 BAHAEDDİN ÖGEL
lerini görüyoruz
51
. M. S. 184 de Ling-chü garnizonuna iltica ettiler.
Çin'de Sarı Sarıklılar isyanının vahim bir hal aldığı
devrede Küçük
Yüe-çi'lerin de oldukça önemli bir rol oynadıkları
görülmektedir. Bu
sırada merkezi Ho-chou'da olmak üzere bir de küçük devlet
kurdular.
Muayyen sınırlarla çevrilmiş kendilerine ait ve müstakil
bir arazileri de
vardı. 214 de Çin hududları Ts'ao-ts'ao'm generalleri
tarafından Huangch'ung'a kadar genişletildi. 220/221 de bu faaliyet daha da
ilerledi . Bu
suretle Çin hâkimiyeti Tun-huang'a kadar uzandı. Artık,
etnik bakımdan
saf kalmış bir Yüe-çi kavmi yoktu. Asırlarca evvel Çin ve
Tibet kültürü
ile eridiklerini bildiğimiz bu kavmin bundan sonra ancak
ismi geçer.
B. YÜE-Çİ'LERÎN ISIĞ GÖL CİVARINA GÖÇÜŞ VE
YERLEŞÎŞLERİ
Yukarıda mevcut vesikalara göre, Yüe-çi'lerin
Hsiung-nu'lar tarafından göçe nasıl mecbur edildiklerini anlatmağa çalıştık.
Yüe-çi'ler, göçe
başladıktan sonra Wu-sun'lar üzerine hücum ettiler ve
oradan da Sakaların memleketi olan Isığ göl kenarına gittiler (bk. s. 253).
Han-shu'nun
kaydı kısa olmakla beraber çok vecizdir. Yüe-çi'ler göçe
başlar başlamaz
meydana gelen hâdiseleri anlatmakta ve buraya gelmeden
evvelki durumlarını da aydınlatmaktadır.
Sai-wang (Saka) ların mağlup oluşu ve göçleri
Yüe-çi'ler Isığ göl civarına geldikten sonra
Sai-wang'lara hücum ediyorlar. Onları kovarak yerlerinde oturuyorlar. Bu
hususta bizi aydınlatan
kaynağımız gene Han-shu'dur. Bu kısmı yeniden tercüme
ederek okuyuculara sunuyoruz:
.. . Hsiung-nu'lar Büyük Yüe-çi'leri mağlup ettikleri
zaman, Büyük
Yüe-çi'ler batıya gitmiş ve Ta-hsia'ya hâkim olmuşlardı.
Sai-wang'lar da güneyde
Chi-pin'e hâkim oldular. Buradaki Sai-wang'lar
parçalanarak bir kaç devlet kurdular. Su-lo'nun kuzey batısındaki Hsiu-hsün ve
Chüan-tu'lar başlangıçta Sai
ırkından idiler" (Han-shu, 96 A, 5a).
Buradaki Su-lo, Kaşğar; Ghi-pin ise Keşmir'dir. Sai'ler
ise Saka'lardır.
Şu kayıt birinciyi tamamlamaktadır:
" (Burası) başlangıçta Sai-lerin yeriydi. Büyük Yüe
çi'ler, batıya gelip Saıwang'lan mağlup ettiler. Sai-wang'lar da güney.
Hsien-t'u'ya indiler. Büyük
Yüe-çi'ler onların yerlerinde oturdular. Bundan sonra Wusun'lardan
Kun-mo, Büyük
Yüe-çi'lere taarruz ederek onları mağlup etti. Büyük
Yüe-çi'ler batıya gidip Tahsia'yı kendilerine tâbi kıldılar Wu-sun (kiralı)
Kun-mo, onların (yani Yüe-çi'
lerin) yerinde oturdu. (Bu sebeple) Wu-sun'larin (içinde)
Yüe-çi ve Sai ırkı (bakiyeleri) kalmıştı." 52
5 1
Hsien-tu,
Hindistan'dır.
52
Han-shu , 96 B,
lb.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 259
Han-shu'nun bu kaydı bize oldukça önemli şeyler
öğretmektedir.
Bunları aşağıda birer birer inceliyeceğiz-. Bizi burada
daha ziyade ilgilendiren nokta, Isığ gol civarına geldiklerinden göçlerine
kadar geçen zamanda gösterdikleri icraattır.
Sakaların yerleri meselesi
Yukarıda verdiğimiz vesikalardan anlaşıldığı üzere Sai'1er,
daha
doğrusu Sakalar, Yüe-çi tesirile batıya göçmüşlerdi.
Bunlar batıya göçtükten sonra Yüe-çi'ler de onları takip ettiler. Saka meselesi
Yüe-çi'lerin
tarihini karanlıklaştıran en önemli konulardan birisidir.
Grek ve Iran
kaynakları Saka kavimlerinden VI. asırdan itibaren
bahsetmeğe başlamışlardı. En önemli ilk kayıt Darayos'un Saka seferidir
53
. Daha evvel
Kyros'u mağlup ederek varlıklarını ve müthiş kuvvetlerini
tanıtan bu
kavimlerin5 4
merkezi sikletini
Fergana bölgesi teşkil etdiği zannedilmektedir
55
. Saka Ttgraghauda, Saka Haumavargah gibi kısımları
ayrılırlardı. Saka Haumavargah'ların yerleri henüz daha belli değildir.
Hekataios'un bir kaydına göre, bunların yurdu Gandhara, yani bugünkü
Sicistan'a kadar indirilebilir
56
. Bu yer Hilmand'ın kuzeyine düşer. Ptoleme Sakaların
Fergana, Pamir ve Himalaya boyunca uzadıklarını göstermektedir. Prof.
Herzfeld'c göre Sakalar, İskender'in istilâsına kadar buradaki yerlerini
değiştirmemişlerdi. İskender buralara geldiği zaman bunlar
hem Sogdiyana'yı ve hem de Sir Derya'nın öbür arafını
kaplıyorlardı 5 7
.
Sakaların çok eski devirlerde Sicistan'a gelip
oturduklarını ispat çok zordur.
1906 da F. W. Thomas tarafından ileri sürülen bu nazariye
hâlâ ne tekzip
edilmiş ve ne de yeni vesikalarla teyid edilebilmiştir
58
. W. A. Smith,
Sakaların güneye inişini Hint metinlerine dayanarak M. Ö.
150 ile 100
arasına kor
59
. Bu nazariyeyi bizim çalışmalarımız da teyid etmiştir.
Bu
husustaki bütün nazariyeleri ve yeni görüşleri şu iki
grupta toplayarak
hulâsa edebiliriz :
1— Sakaların göçünün doğrudan doğruya güneyden yani
Pamirden inmesi: Bu duruma göre Sakalar, Yüe-çi'lerden daha çok evvel
güneye inmiş ve Sicistan'daki devletlerini kurmuşlardı.
Bu halde göç
tarihini daha evvele almak lâzımdır.
2— Sakaların batıya göçerek, doğudan gelen Yüe-çi baskısı
altında
Soğdiyana'ya gitmeleri ve oradan da Baktriyan ve
Sicistan'a inerek devlet
kurmaları ihtimali: Bu duruma göre Sakalar, Yüe-çi'lerin
önünden ka53
Behistun
inscriptions (British Museum), coll. 74.
5 4
Strabon, XI, VII,
5.
55
Herzfeld, Altın
bir yazıta istinaden, bu yeri tesbit etmiştir. (M, I, 1, 9-10).
Gutschmid, Sirderyanın öte tarafından olduklarını ileri
sürmüştü (Geschichte Irans, 140).
5 6
Marquart,
Eranşahr, 140; Herzfeld, Sakastan, AMI , 1, 11.
57
Herzfeld, Aynı
eser, 13-14; Strabon, XI, VIII, 21.
58
Thomas, J R A S ,
181, 1906.
59
A. Smith , Sakas
in north İndia, ZDMG, 61 (1907).
!
260 BAHAEDDİN ÖGEL
çarak Sicistan'a geldiler. Bu vaziyete göre, Sakaların
göç tarihi daha
muahhar çağlara iner.
Birincisi üzerinde bir zamanlar çok duruldu. En nihayet
boş bir tahminden ibaret olduğu anlaşıldı6 0
. Çince vesikalardan da anlaşıldığı üzere
kronolojik ve tarihî bir zihniyetle bu vesikalardan
istifade etmek gereklidir. Aşağıda da göstereceğimiz gibi Sirderya Greklerle
Sakaların sınırı
idi. Çin kaynaklarında zikredilen Sai'lerin etnik bir
grup oldukları şüphesizdir. Bu kavim sonraları Ghi-pin, Wu-i-shan-li, An-hsi
(Partlar) ve
Wu-sun'larla birleştirildi ise de Çin kaynaklarının
analoji ve eski ananeye
dayanan bu eski tasniflerine inanmak doğru değildir.
Bunun sebeplerini
kısmen K. Yüe-çi bahsında anlatmıştık. Bize göre
vesikalar, Sakaların
göçlerinden tam mânası le haberdar değillerdi. Soğdiyana
ve Baktriyanı
atlayarak hemen neticeyi anlatırlar. Bize göre
Han-shu'nun kaydında
bazı derin noktalar vardır. Meselâ Sai ile Sai-wang
kelimeleri arasındaki
farkı göstermek lâzımdır.
Sai-wang'lar kimlerdi?
Han-shu 96 B, 1a
, Yüe-çi'lere mağlup olan Sai-wang'ların Hsientu'ya;
Han-shu 61,2 b ise güneyde bulunan uzak memleketlere gittiklerinden bahseder.
Han-shu, 96,5a Sai-wang'ları Chi-pin'e yerleştiriyor. Eğer 96 A, 5a nın ifadesi
sıhhatli ve tarihî hakikatleri tam olarak
ifade etmek hususiyetini haiz ise Sai-wang ile Sai'nin
ayrı olduğunu kabul
etmemiz icap eder. Bundan başka metnin yazılışı da
şüphemizi üzerine
çekmektedir. " Hsiung-nu' lar Tüe-çi'leri mağlup
ettikleri zaman, Yüe-çi'ler
batıya gitmiş, Ta-hsia'ya hâkim olmuşlardı."
dendikten sonra cümleyi kesiyor,
Çince "êrh" işaretini yazıyor ve ilâveten
Sai-wang'ların Chi-pin'i zaptettiklerini kaydediyor.
Buna göre şu iki ihtimal varit olabilir: Birincisi,
inceliklere dikkat
edilmeyerek lalettayin yazılmış olması; diğeri ise
hâdiseler arasında sıkı
bir irtibat gözetilerek yazılmış olmasıdır. Eğer ikincisi
varit ise —ki çok
muhtemeldir— Yüe-çi'lerin Ta Hsia'ya yerleşmelerini
müteakip veya aynı
zamanda, Sai-wang'ların da Chi-pin'i işgal etmeleri
lâzımdır. Diğer kaynaklar bu ikinci ihtimalin çok kuvvetli olduğunu
göstermektedir. Bununla
beraber, bu nazariyenin ilmî bir kat'iyete sahip olduğunu
söylemek de
saflık olur.
Sai'ler kimlerdi?
Esas Sai'lere gelince, bize göre Sailer esas bir grubun
adı; Sai-wang'lar
ise Sai'lerden bir kol olması çok muhtemeldi. A.
Hermann'a göre, esas
Sai'ler Kaşgar'ın batısında bulunuyorlardı 6 1
. Güneydeki sınırları Trans
60
Rapson, coğrafî
durumu göz önünde tutarak Sakalar'ın ancak Batı Türkistan
yolu ile gelebileceklerini ileri sürer. (Cambridge
History of India, 582).
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 2 6 1
Alay dağlarıdır 6 2
. Bunlar Pamir Sakalarıdır
63
. Hsü-hsün ve Chuan-tu
kabileleri de bunlara dahildir. Hindistan'a gidenler de
Sai-wang'larmış.
Çin kaynaklarının çok kısa ve şüpheli olması bizim bu
fikrimizi bir ihtimal halinde bırakıyor.
Wu-sun'ların taarruzu ve Yüe-çi'lerin Batıya göçleri
Yüe-çi'lerin Isığ göl civarında iken gösterdikleri
başlıca faaliyet iki
kısımda toplanır:
1— Sakalara taarruz ederek onları güneye doğru göçe
mecbur etmeleri ve onların yerlerinde oturmaları. Sakaların göç istikametleri
üzerinde biraz evvel durmuştuk. Klâsik kaynaklara göre de bu hususu gözden
geçireceğiz.
2— Wu-sun'ların taarruzu ile Yüe-çi'lerin göçe
başlamaları. Çin
kaynakları eskiden gelen bir anane dolayısile bu göçün
Ta-hsia'ya yapıldığını söylerlerse de hakikatte göç, Sogdiyana'ya olmuştur.
Yüe-çi'lerin Isığ göldeki yerleri ve sınırları
Yüe-çi'lerin Isığ göldeki yerlerinin tesbitişi
vesikaların yokluğu
yüzünden çok güç ve tehlikeli bir problem halindedir.
Yalnız, Yüe-çi'lerin
Sakaların yerlerine yerleştikleri malûm olduğuna göre,
Sakaların dağıldığı arazi bu hususta bize bir fikir verebilir. Daha sonra aynı
yere Wusun'lar da yerleşmişlerdi. Han-shu 96B, ıa, Wu-sun'ların yerlerinin eski
Sai'lere ait olduğunu kaydetmektedir. Wu-sun'lar buraya
geldiği zaman
Yüe-çi ve Sai'lerden bazı unsurlarda kalmıştı.
Wu-sun'ların bu bölgedeki
sınırlarını bir yazımızda tesbit etmiştik
64
. İli, Çu, Narin havzaları Yüeçi'lerin Isığ gölde
yayıldığı sahalardır.
Yüe-çi'lerden evvel
BATI TÜRKİSTAN'IN DURUM U
Yüe-çiler batıya geçtikten sonra, evvelâ Soğdiyana'yı ve
daha sonra
da Ta-hsia, yani Baktriyan'ı elde ettiler. Çok önemli
olan bu tarihî hâdiseyi
sistemli bir surette gözden geçirmek istiyoruz.
Grek devleti
Batı Türkistan, eski çağlarda da bir çok önemli transit
yollarını kendinde topladığı için çok önemli tarihî olaylara sahne olmuştu.
Büyük
İskender'in dönüşünden sonra bu bölgede bazı koloniler
meydana geldi.
62
A. Hermann ,
Paulys-Wiss. R. Enz., Sacaraucae, 1616; Han-shu , 96 A, 5a.
6 3
A. Hermann ,
Sacaraucae, 1615.
64
A. Herman ,
Tocharoi, Aynı yer. 1637.
262 BAHAEDDİN ÖGEL
Bunlar, Baktriyan'da Belh, Amuderya'nın kuzeyinde
Aleksandria, Semerkand, Fergana'da Hokent, Margiana, Merv, Kandehar ve Kabul
vadisi
birer askerî kolonizasyondu. İskenderin ölümünden sonra,
bu yerlerin
idaresini eline Selefküs aldı. Baktriyan satrapı Diodotos
isyan ederek istiklâlini ilân etti. Bu sırada İran'daki Partların başında I.
Arsak bulunuyordu
65
. Henüz tam olarak istiklâllerini elde edememişlerdi.
Sogdiyana
satrapı Euthydemus Baktriyana hücum ederek orasını hükmü
altına aldı 6 6
.
Bu vaziyete rıza göstermeyen Suriye Selefküs kiralı
Antiochos Euthydemos'un istilasının önüne geçmek kasdile buraya kadar geldiyse
de
67
onlarla başa çıkamayacağını anlayınca Hindistan'a indi.
Orada da birşey
yapamıyarak geri dönüp gitti. Fakat ne de olsa
Antiochos'un bu hareketi Hind kapılarını Greklere açmıştı. Bundan cesaret alan
Demetrius,
Hind'e inip Pencap ve Sind'i zaptetti. Bu suretle Hind'de
de bir Grek devleti kurulmuş oldu. Burası bir valilikle idare ediliyordu. Fakat
valilerden
birisi isyan ederek istiklâlini ilân etti.
İlk Yüe-çi göçlerinin Grek devletindeki izleri
Yukarıda Yüe-çi'lerin Batıya doğru taarruza geçerek
Baktriyam ele
geçirdiklerini söylemiştik. Daha evvel Yüe-çi'ler Isığ
göle gelirken Sakaların az da olsa bir kısmı Baktriyan devletini taciz
etmişlerdi. Baktriyan'daki
Grek devletinin hudutları Demetrios zamanında Hun
devletinin hudutlarile temas halinde idi
68
. Bu zamanda her iki devlet de en yüksek çağlarını
yaşıyorlar ve bu münasebetle de aralarında siyasi ilgilerin mevcudiyeti çok
melhuzdu
69
. Hattâ Gutschmidt'in fikrine inanılırsa, Demetrios
İçasya'nın zaptı için istilâ plânlarını da hazırlıyormuş. Bu plânı
hazırlamaktaki tek gayesi Türkistan'ı zaptederek zengin Çin devletile hem hudut
olmak ve Asya transit ticaretini ele geçirmekti
70
. Gutschmidt'e göre
bu teşebbüs muvaffak olabilirdi. Çünkü bu zamanda
Hsiung-nu'ların
kuvveti ve birliği henüz daha tam mânasile gelişmemişti.
Demetrios zamanında Hun-Grek komşuluğu da düşünülmemelidir. Bazı kimseler
klâsik kaynaklarda zikredilen kavminin Hsiungnu'lar
olduğunu
ileri sürdüler. Pli n şöyle der :
"ab attacoris gentes Phuni et Tochari et lam Indorum
Casiri introrsus ad
Scythas versi humanis corporibus vescuntur. (Plin, VI,
17, 20)
Metne göre Phuni kavmi, Tocharlarla Attakorlar arasında
idi.
Attakorların Kukunor gölünün karşısında ve Hoang-ho
kaynağı çevre65
Partlar da süvari
bir milletti.
66
Gutschmidt,
Geschichte Irans, s. 44.
67
Polybius, XXIX,
6a, 8.
68
Charpentier, bu
kelimenin Hsiung-nu ile aynı olduğuna inanır (Die ethnographische Stellung der
Tocharer, Z D M G, 1917, 53-56).
6 9
Gutschmidt ,
Geschichte Irans, 44.
70
Aynı eser, 45.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 263
sinde olduğunu biliyoruz. Bu duruma göre Phuni'ler,
Attakorların batısına
ve Tocharların da doğusuna düşüyordu.
"Phuni=Hsiung-nu" olduklarını
ileri sürenler bulunduysa da Phuni kelimesinin daha bir
çok yazılış
varyantları bulunduğundan bunun ispatı şimdilik zordur 7
1
. Karlgren'e
göre Hsiung-nu'nun o zamanki telaffuzu Xiung-nuo'dur72
. Bununla
beraber, sonraki "Hun " . kelimesinin
yazılışları Hsiung-nu kelimesinin
mahiyeti hakkında bir fikir verir. İndo- germanist
Charpentier, Phuni
ile Hun kelimelerini fonetik bakımdan birleştirir
73
.
Sak a Göçleri
a. Sakaların Baktriyari'dahi Ökratid devletini yıkışları
:
Ortaasya'daki Yüe-çi göçlerinin Baktiryan'daki ilk tesirlerini
Ökratid zamanında görmekteyiz. Bu tesirler, Yüe-çi'leri önlerine katarak
kovaladıkları kavimlerin tesirile olmuştu. Ökratid'in
hüküm sürdüğü çağ,
Yüe-çi'lerin Isığ göle gelerek Sakaları sürdükleri zamana
rastlar. Biz bu
konuda, bu çağ İran tarihinin kurucusu sayılan
Gutschmidt'in eserine
dayanacağız. Yüe-çi'lere ait bilgileri, İran tarihinin
esasları ile telif ederek
bir sistem halinde vermeğe çalışacağız. Gutschmidt'in
fikrine göre esasen
bu zamanda zayıf bir halde bulunan Baktriyan Grek
devleti, kuzey-batıdan
gelen göçebe halkların baskısı karşısında, büsbütün
telâşa düşmüştü.
Bundan istifade eden Mitridat bu durumu Grek devletine
taarruz için
bir vesile ve fırsat saymıştı 7 4
. Gutschmidt'in bu görüşü, tarihî hakikatlere
çok yakındır. Mitridat, taarruzları bilâhare daha
fazlalaştırmış
75
ve
nihayet Baktriyanı kendine tâbi kılmağa muvaffak
olabilmişti 7 6
. Ökratid
yakasını zorla kurtarmışsa da
77
, az sonra öldürülmüş ve yerine oğlu
Heliocles geçirilmişti. Tarihen ve gerçek olarak
bildiğimiz bir şey varsa
o da Ökratid devletinin Partlar tarafından yıkılışıdır
78
. Bu zamana ait
tarihî kayıtlar noksandır. Az sonra Baktriyanın tekrar
Partların elinden
alındığı görülmektedir. Baktriyanı Partlardan geri alan
kimlerdi ? Ya
Grekler veyahut da kuzeyden gelen kavimlerdi. Greklerin
yeniden Batriyanı elde edebilmelerine imkân ve ihtimal olmadığına göre, ikinci
ihtimali kabul etmek mecburiyetindeyiz. Herhalde bunlar Sakalardı.
71
Ptoleme, vs. ve
diğer müellifler Lâtin
mütercimleri ise Phrunı ve Phruri olarak almışlardır.
72
Karlgren ,
Grammata Serica, 417, 118 vs.
73
Charpentier, ZDMG,
1917, 355.
74
Bu hususta
Justin'i n eserinde bazı önemli kayıtlar vardır.
75
Gutschmidt, aynı
eser, 50.
76
Rawlinson,
Bactria, The history of a forgotten empire, 90.
77
Grousset,
L'histoire de l'Extrême Orient, 1, 54. Biz burada Cambridge
history of India'nın kronolojisini kabul ettik.
78
Charpentier, ZDMG,
1917, 350-3.
264 BAHAEDDİN ÖGEL
b. Sakaların ilk yeri ve Grek devletile olan sınırları :
Yüe-çi'lerin gelişlerinden evvel Sakaların yayıldıkları
sahanın, Ökratid
veya Eukratiads'ın devletile hem hudut olduğu
zannedilmektedir. Strabon,
Partların Ökratid'i devirdiğini ve İskitlerinde silâh
kuvvetile Baktriyan'ın
bir kısmının ele geçirdiğini kaydeder
79
. Bu, bizim yukarıdaki görüşümüzü
de teyid eder. Strabon bir kaydında, Sogdiyana'nın
Grekler elinde bulunduğu zamanki sınırlarını tesbit ederken şöyle der
"Taxart (yani Sirderya) soğdiyana ile göçebeleri
(birbirinden) ayırır."
Diğer bir kaydında bu göçebelerin kimler olduğunu da
tasrih eder:
"'Taxart Sakalarla ( ) Soğdiyana'yi birbirinden
ayırır." 81
Demek ki bu zamanda Saka 1ar, Sird erya'nın ötesinde
bulunuyorlardı.
Bunu İran kaynakları da teyid etmektedir 8 2 .İşte bu
gibibir çok delillere dayanarak, Sogdiyana'ya Sakaların bu zamanda geldiklerini
ileri sürebiliyoruz.
Bu devirde Baktriyan ve Sagdiyana'da Toharların bulunup
bulunmadığını
da kati olarak bilmiyoruz. Yalnız, klâsik kaynaklar,
Yüe-çi'lerin gelişini
anlatırken, "Efendi Saka" ve "Tabi
Tohar"larm Baktriyan'da oturduklarını kaydetmektedirler. Bu yönler
vesikaların azlığından dolayı lâyıkı
veçhile aydınlatılamamıştır.
c. Sakaların Baktriyanda yerleşmeleri:
Yüe-çi'lerin, Wu-sun'ların tazyikile Batıya göçtüklerini
Çin kaynaklarından tercüme ettiğimiz belgelerle göstermiştik. Göçün bu safhası
Yüe-çi tarihinin en karanlık bir safhasıdır. Bu konuda,
bir asırdan beri
en güzide bilginlerin çalışmaları sayesinde bazı
hakikatler elde edilebilmiştir. Buna rağmen bunları da cerheden nazariyelerin
bulunduğu gözden
kaçırılmamalıdır. Kati olarak tesbit edilebilen şeylerden
biri, Yüe-çi'lerin
Sogdiyana'yı; Sakaların ise Baktriyam işgal ettikleridir.
C. YÜE-Çİ'LERİN ISIĞ GÖLDEN BATIYA,
TÜRKİSTAN' A GİDİŞLER İ
1. Sogdiyanaya Yerleşmeleri
Çin kaynaklarına göre :
Bu devirden bahseden Çin tarihlerinin hepsi, Yüe-çi'lerin
Ta-yüan'ın batısına gittiklerini ve Ta-hsia -yani Baktriyam- hâkimiyetleri
altına aldıklarını yazmakta müttefiktirler. Yüe-çi'ler
Sirderya'yı geçer
geçmez Soğdiyana ile Baktriyam nüfuzları altına aldılar.
Kendileri Sogdiyana'da yerleştiler; Baktriyan ise onlara tâbi oldu. Meşhur
Çinli seyyah
79
Marquart, bunların
Sakarauka olduğunu söylemektedir: Das erste Kapitel
der Gatha Uştavati, Orientalia, 193, 43.
8 0
Strabon, XI, 2.
8 1
Strabon , aynı
yer.
82
Herzfeld,
Sakastan, 9-10.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 265
Chang Ch'ien'in verdiği malûmata göre, Yüe-çi'ler esas
itibarile Amuderyanın kuzeyinde oturuyorlardı
83
. Hattâ Baktriyanın eski merkezini bile
muhafaza etmekteydiler 8 4
. Shih-chi'nin bu eski kaydına nazaran, daha
muahar Han-shu'da Yüe-çi'lerin Baktriyana indikleri ve
oranın merkezine yerleştikleri de kaydedilir
85
.
Klâsik kaynaklara göre:
Yüe-çi'lerin Sirderya'yı geçtiklerini ilk olarak haber
veren Strabon
olmuştur. Bu halkların İskit adiyle adlandırıldığını;
fakat her kabilenin
de ayrı bir adı bulunduğunu söylemektedir. Bu halklar
arasında en tanınmışları Asioi, Pasiani, Tokhari, Sakarauli'lerdir. Grekçeleri
:
Bu oymakların hepsi Sirderya'nın öte
83
Shih-chi, 123, lb,
2b; Han-shu, 96 A, 6b; Ho u Han-shu, 118, 5b. Son
kaynak bu bahisi çok kısa geçip devletin yalnız teşkilâtı
hakkında kıymetli malûmat
veriyor.
84
Shih-chi, 123, 2b;
Han-shu, 96 A, 7a; Han-shu merkez meselesinde biraz
tezata düşmüştür. Yüe-çi'lerin merkezinin önce Chien-shih
olduğunu kaydettiği
halde sonradan Shih-chi 'den kopya ettiği metni aynen
alarak, kıral şehrinin Amuderya kuzeyinde bulunduğunu söylüyor. Haloun ,
burasının mevcut olmayan veya yanlış kaydedilmiş bir yer olduğunu zannetmişti
(Zur Üe-tsi Frage, s. 259, n. 1). Kaynaklarımızı
karşılaştırarak yaptığımız menşe tenkidi işin mahiyetini
ortaya çıkarmıştır.
84
Devlet merkezleri
Lan-shih idi: Shih-chi, 123, 3b.
85
Han-shu, 96 A, 6b.
86
Ptolemenin
zikrettiği Sirderya üzerindeki lûtioı (VI, 12, 14) ile birleştirilir:
Sakastan, 26; Hermann . Tocharoi, 1637; Marquart, Das
erste Kapitel vs.
Orientalia, 43, n. 2 vs., Trogus, 41, 42 deki Asiani ile
aynıdır. Sondaki -an, bir ekdir:
F.W.K.Müller, Toxri und Kuisan, 584; Sigmond Feist,
Hirtfestschrift, 77, n. 1;
Sten Konow, Hirthfestschrift, 236; Charpentier, ZDMG,
1917, s. 357. Bunların
Yüe-çi'ler olması çok muhtemeldir.
Bu kavmi tanımıyoruz. Marquart , bu kavmi, metinde
yazılış
şekline göre biraz başka okumuştur: Orientalia , 43, n. 2
; war "Tocharisch"
die Sprache der Tocharer, A M, IX, 462; Wilson: = Pashai
(Ariana
ant. 139) Viviain de St. Marti n de böyle bir kavmi
tanımadığından Strabon'un
XI, 51, 37, deki şekilde bozarakil e birleştirdi. (Les
Huns Blancs, 25, n. 2). Tarn, sondaki eki atıp, kabul
ederek "Pars"
kelimesile birleştirdi (Haloun, Üe-tsi, 255, n. 4).
Konow, Arşi = = analojisine
dayanarak, = Parşi kabul etti (Hirthfestschrift, 236).
Herzfeld, "Get" kavmile
birleştirmek istiyerek Ptoleme'nin (VII, 18) olarak kabul
eder
(Sakastan, s. 26). Marquart da "Get" lerle
birleştirmek istedi ve formunu
teşkil etti (Eranşahr, 206).
8 8
Toharlardır.
89
Bu şeklin yanlış
yazıldığını ve okunması lâzım geldiğini ilk defa
Gutschmidt ileri sürdü (Geschicht e Irans, s. 58, n. 3).
Bu kelime Orosius'da
Sacaraucas, 17, 43; Trogus'da Sarauca , 41,5 vs. ;
Ptoleme'de
(restore), VI, 14; Strabon'da dır. Marquart, Strabon'daki
bu şeklin,
dan çıktığını söylüyor. ( Orientalia, 193, 43, n. 2 ).
Genel olarak
kabul edilmiştir. Sten. (Konow, Hirtfestschrift, 233;
Charpentier,
ZDMG, 1917,6). Herzfe1d'di n fikri ayrılır (Sakastan,
26). Halou n da Herzfeld'den
habersiz olarak onun fikrine yaklaşır. (Üe-tsi 244).
Vivien de St. Martin, bunu Sa-
266 BAHAEDDİN ÖGEL
yüzünden geliyorlarmış. Strabon'un bu kaydını zaman ve
olaylar bakımından iki kısımda mütalâa etmeği doğru buluyoruz:
1— Strabon'a göre, Baktriyan Greklerinin yıkılışı
esnasında gelen
dört oymak olabilir.
2— Ve bu oymakların karşısında Sakaların bulunduğu
hakkındaki kayıt. Vesikanın ikinci kısmı oldukça sarih ve
tarihî olaylara
da uymaktadır. Bunu iki kısma ayıracağız :
a) Sakaların Sogdiyana'ya önceden geçerek, orasını işgal
etmeleri.
b) Sirderya'nın bu tarafına geçtikleri zaman dört
kabileyi karşılarında bulmaları.
Vesikada kronoloji ve olay sırası göz önünde
tutulmamıştır. Toplanan bilgiler, lâalettayin dizilmiştir. Buna rağmen yukarıda
yaptığımız
tasnif, bu karışıklığı kısmen olsun izâle etmektedir.
Vesikanın birinci kısmı, yani Dört kabilenin zikri, oldukça
karışık
bir manzara arzetmektedir. Tasnifi de zordur. Karşımıza
çıkan başlıca
güçlük şudur: Bu dört kabile, aynı zamanda ve biribirine
karışmış bir
şekilde mi; yoksa birbirini takiben ve fasıla ile mi
geldiler? Strabon tarihi
olayları kısa bir şekilde hülâsa etmiştir. Toplu bir
şekilde verilen bu bilgileri daha iyi anlayabilmek için diğer kaynakların da
izahlarına ihtiyacımız vardır. Bu hususta Trogus'un şu kaydı bize faydalı
olmaktadır:
"Deinde gou régnante91 Scythicae gentes Saraucae et
Âsiani Bactra occupavere et Sogdianos,
"Additae his res Scythicae reges Tocharorum Asiani
interitusque Saraucarum.
Bunların tam olarak tercümesi ve izahı biraz zordur.
Trogus'un birinci kaydını olaylara göre tercüme ve izah edenlerden en muvaffak
şahıs
Marquart'dir. Marquart durumu şöyle izah etmektedir:
"Saraucae'1er
Baktriyan'ı; Asiani'ler ise Sogdiyanayı işgal
ettiler" 92
. İkinci kısım Saraucae'-
lerin Toharlar üzerindeki hâkimiyetini sona erdirip ve
Asiani'lerin Tocharların efendisi olduğunu söylemektedir. Bu adların izahı da
ayrı bir
rancae olarak okumuş ve Zaranghes -yani Drangiana- ile
birleştirmiştir (Les Hunz Blancs, 24, n. 3). Plin de aus Sarangae olarak
kaydediyor: VI, 16, 18. Münakaşası için bk.
Herzfeld, Sakastan, 24, n. 3. Bu kavimle bizim ilgimiz
yoktur. Herodo t
dan beri bu kabileye rastlanmaktadır. Jainist metinlerde
geçen ve İndüsün batısında
oturan bir Sakakula kavmine de rastlıyoruz Ste n Konow,
On the nationality ofKushanas, ZDMG,91 , 682). Bu kavim, Vikramaditya tarih
başlangıcından biraz evvel
Hindistan'a gelmişti. Konow, bunları Strabon'un sı ile
birleştirmek istemekte
ve Strabon'un yazışını olarak tashih etmektedir.
Charpentier, bunu
gayrı ilmi olarak Sarıyolla birleştiriyor. (Z D M G,
1917, 369, n. 3).
9 0
quo répugnante
varyantıdır (Haloun, Üe-tsi, 261, Charpentier, aynı
eser. 349).
92
Marquart ,
Eranşahr, 205; Das erste Kapitel der Gatha Uştavati, Orientalia,
193, 43; Sten Konow, Marquart'i n bu nazariyesini tam
olarak kabul etmemiştir
(A M, IX, 461-62; Hirthfestschrift, 232). Ekseriyet, Saraukaların
Baktriyam; Asianilerin
ise Sogdiyanayı aldıklarında müttefiktirler. Anlaşılmayan
nokta kronoloji meselesidir.
ESKÎ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 267
meseledir. Herkes bir şey söylemiştir. Bizim kabul
ettiğimiz fikirler, daha
ziyade tarihî ve kronolojik olanlardır. Çin kaynakları ve
klâsik kaynaklar
Saraucae, yani Sakaların önden gittiğini
söylemektedirler. Sakaları Çin
kaynaklarının Yüe-çi'leri, klâsik kaynakların ise
Asiani'leri kovalamalardır. Görüldüğü gibi, olaylar biribirine çok yakındır. Fakat
Yüe-çi ile
Asiani'nin birleştirilmesi çok güç olmuştur. Trogus'un
Asiani'si, Strabon'un
si ile aynı idi. Fakat bunlar kimdi? Ve hangi ırka mensup
idiler?
Bu hususta başlıca iki nazariye mevcuttur:
1— Büyük bilgin Marquart'ın, Yüe-çi = ve Ta-hsia =
nazariyesi :
Marquart, Strabonun 1er Sirderya'dan geldikleri
hakkındaki
kaydı ile; Justin'in Trogus'daki Asiani'lerin Tochar'lara
hâkim olmaları
meselesini karşılaştırarak meşhur nazariyesini ortaya
atmıştı. Bununla
beraber, Trogus'da da kaydedildiği gibi, Sakaların
Baktriyan'da oturdukları şüphelidir. Ta-hsia = Tohar birliği şu bakımdan
şüpheli bir nazariyedir.
a) Ta-hsia, Tohar gibi bir kavim ismi değil; coğrafî bir
tâbirdir.
b) Ta-hsia = Tohar birliği, o zamanki Çin telâffuzuna
göre imkânsızdır
Bütün zayıf noktalarına rağmen bu nazariye hâlâ
tutunmaktadır.
Bir çok kimseler bu nazariyeyi kabul zorunda
kalmışlardır. Haloun'un
sert tenkidleri de yersizdir 9 3
.
I I — Yüe-çi = Tohar nazariyesi. Bu nazariye
Richtofen'indir 9 4
.
Bu fikir artık bugün kıymetini kaybetmiştir. Yüe-çi'leri
İndo-Cermen
yapmak isteyenler hâlâ bu fikre sıkıdan sıkıya
sarılmışlardır.
Diğer Problemler
Yüe-çi kelimesi klâsik kaynaklarda bulunmamaktadır. Buna
mukabil,
1ère de Çin kaynaklarında rastlamıyoruz. Bu problemin
izahına
girişilmiş, Wu-sun'ların adına çok benzemeleri sebebile
Wu-sunlar
Asiani ve kavimle birleştirilmişti 9 5
. Yüe-çi'lerin Isığ göle geldiklerini ve Wu-sun'ların
tazyikile batıya geçtiklerini söylemiştik. Bu duruma göre şu varit olmaktadır:
Acaba bu göç sırasında Wu-sun'lar da
Yüe-çi'lere mi karışmışlardı? Her iki kavmin göçebe
olması bu karışmayı
varit kılabilir. Bize göre, gerek Sogdiyana'da ve gerekse
Baktriyan'da
Yüe-çi'lerin yanında Wu-sun'ları aramak olamaz. Bunun
ispatı çok güçtür.
Her ikisinin de birer göçebe kavim olması sebebile ad
değiştirebilmeleri
93
Bu husus için bk.
Sten Konow, Hirthfestschrift, s. 233.
94
Bk. Haloun,
Üe-tsi, s. 256, n. 1-7.
95
Asiani, ile
birleştirilmiştir. Sondaki -ani eki Kusana kelimesinde
bulunur. (Charpentier, s. 357). F. W. K. Müller, Tochri
und Kuisan, s. 584; S. Feist,
Der gegenwartige Stand der Tocharer Problem, s. 77, 1;
Marquart, Das Erste Kapite
der Gatha Uştavati, Orientalia, s. 43; H. Y u 1 e, J RAS,
1873, s. 107.
268 BAHAEDDİN ÖGEL
de düşünülebilir. Bize göre, Baktriyan'a göç eden
Yüe-çi'lerin yanında
Wu-sun kitlelerinin mevcudiyetini de kabul etmek çok
zordur. Bazıları
Asiani kelimesinin sonundaki" -ani" ekinin İran
dillerindeki çoğul eki olduğunu söylerler. Yüe-çi kelimesinin Hou Han devrindeki
ilk telâffuzunun
"gwat, gwot, gat, got" olması sebebile onları
Massa-get'lerle birleştirenler
de olmuştur 9 7
.
Kronoloji meseleleri
Yüe-çi'lerin, ilk olarak Lao-shang'm taarruzu ile göçe
başladıklarını
anlatmıştık. İkinci göçleri Wu-sun'ların taarruzu ile
başlar. Isığ gölden
başlayan bu göç ne zaman meydana gelmiştir? Bu hususta
kaynaklarımız fazla bir şey söylememektedirler. Yüe-çi'lerin Sogdiyana ve
Baktriyana'daki göçlerini bir seyahatnameye göre kabaca tesbit edebiliyoruz.
Bu da Çin İmparatoru Wu-ti'nin (M. Ö. 140-86), Chien-yüan
saltanat
devrinde (M.Ö. 139-138) yola çıkan Chang Ch'ien'in
seyahatnamesidir
9S
Chang Chien seyahatına başladıktan sonra Hsiung-nu'lar
tarafından
yakalanarak esir edilmiştir. Hsiung-nu'ların içindeki
hayatını anlatan
Chang Ch'ien, bir ara Yüe-çi'lerin hâlâ Hsiung-nu'ların
kuzeyinde bulunduğunu da kaydeder. Bu duruma göre, Yüe-çi'ler, aynı tarihte
Isığ
göle gitmişlerdir. Yüe-çi'leri orada bulamaz. Bu
vaziyette, Yüe-çi'lerin
Isığ gölden göçleri, Chang Ch'ien'in esir oluşu ile
kaçışı arasındadır.
Terminu s pos t que m : 139-138.
Terminu s ant e que m : 125
Baktriyan'da büyük karışıklıklar M. Ö. 128 de Phraat
zamanında
başlar ".
2 . Yüe-çi'leri n Türkista n a gelişlerini n sonuçları
Sakaların Baktriyandan koğuluşu
Yukarıda Sakaların Yüe-çi'lerin önünden kaçarak
Baktriyana geldiklerini kısmen olsun göstermiştik. Ptoleme bunları olarak
kaydetmektedir
100
. Bunların Sakalar olduğunu zannedenler de vardır
101
.
96
Charpentier, = Wu-sun
diyor. Klâsik kaynakların Alan ve Wu-sun'ları
"As-" ve "Os-" olarak tesmiye
ettiklerini de hatırlatıyor. (Aynı yazı, s. 365). Charpentier'e
göre Toharlar da Alanların ırkından idiler.
97
yi Tomaschek ve Marquart, "Balıkçılar" diye
tercüme etmektedir
(Marquart, Untersuchungen zur Geschichte von Eran, I, s.
78; Tomaschek ,
Kritik der ältesten nachrichten über den Skytischen
Norden, II, s. 47, 34).
98
Çin tarihçilerinin
kullandıkları kronoloji çok mazbuttur. Bu tarihlemeleri bugün bile hiç şüphe
etmeden emniyetle kullanmaktayız. Bu sebeple Shih-chi'nin tarihlemesini esas
olarak aldık.
9 9
Strabon, XI, VIII,
2.
1 0 0
Ptoleme , VI, 12,
4, 14.
1 01
G u t s c h m i d
t, Geschichte İrans, s. 70; Herzfeld , Sakastan, 26; Ha -
1 o u n, 244.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKINDA 269
Ptoleme, Toharların ilk geldikleri yerin Sirderya civarı
olduğunu
10 2
ve
bilâhare Baktriyan'da yerleştiklerini kaydeder 103
. Yukarıda verdiğimiz
Trogus'un kaydı Sakaların bu bölgeden kaçtıklarını
göstermektedir.
Part hükümdarı Phraafın öldürülmesi
Müverrih Justin, Mitridat'ın halefi II. Phraatın (M. Ö.
138-128),
Sirderya'dan gelen göçebe halklarla yaptığı harblerden
bahseder 103
.
Suriye Selefküslerinden Antiochos'la yaptığı harblerde
epeyce yıpranan
Phraat II, Göçebe kavimlerden, yani Sakalardan yardım
dileniyordu.
Sakaların ve daha bazı hâdiselerin yardımile, Phraat,
Selefküsleri
Suriye'ye kadar kovaladı. Fakat bu muzafferiyetin
sonunda, göçebelere
vermeği vaad ettiği hediyeleri vermediğinden Part
memleketi Sakalar
tarafından büyük bir sür'atle yağma edilmeğe başlandı.
Antioch'un tâbirile
"500 senedenberi Part memleketinde görülmeyen; tâ
Mezopotamya'ya
kadar uzanan sahayı kasıp kavuran" büyük bir istilâ
baş göstermişti 104
.
Phraat, askerlerinin başında olarak ordusunun tamamen
mahvolduğu
ana kadar harbetti. En sonunda kendisi de Sakaların kin
ve gazabı içinde
eriyip gitti. 127/28 senelerinde meydana gelen bu
hâdisenin bize göre
Yüe-çi'lerle ilgisi şüphelidir. Bununla beraber
"hediye" bahanesinin,
harbin zahiri sebebi olacağı da kuvvetle muhtemeldir.
Yeni bir Saka devletinin güneyde kuruluşu
Greklerin son kiralı Helicoles'i müteakip, Baktriyan'da
artık Grek
hükümdarı görülmez 105
. Sakalar, Baktriyan'da iyiden iyiye yerleşmişlerdi.
Güneye inen Grekler, Pencap'ta yeni bir devlet kurmuşlardı. Partları mağlup
eden Sakalar da Sicistan'a inerek orada yerleştiler. Part kiralı
Artaban zamanında (M. Ö. 127-124), Sicistan'da kesif bir
Saka kitlesi
meydana gelmiş ve Artaban'ın nazarını üzerine çekmişlerdi
106
. Bir kısım
Sakalar da Hazar denizine indiler ve Terek civarında
yerleştiler
107
.
Birinciler, Sicistan'da iyice yerleştikten sonra yavaş
yavaş yerli kültür vasıtasile temessül edildiler. Sten Konow, Han-shu'da
kaydedilen "Sakalar
Güneye indi" sözünü (bk. s.), Baktriyan'dan güneye
indiler şeklinde izah
etmektedir
108
. Bu şüpheli bir nazariyedir. Sakalar, Sicistana
Amuderya,
Merv ve Herat yolu ile geldiler
109
.
1 02
Ptoleme , VI, 12,
4, 14.
103
Ptoleme , VI, 11,
6.
1 04
Justin , XLIII, I,
2-5.
1 0 5
G u t s c h mi d
t, Aynı eser, s. 58.
106
Aynı eser, s. 78.
107
". . ., ab
oppido cathippi usque ad Vicum safrim inter Dahas Sacaraucas et
parthienas Mons Oscobares" 1,2. İzahı için bk.
Marquart, Das erste Kapitel der Gatha
Uştavati, Orientalia, s. 46, n. 2. A. Hermann, Sakarauka,
1618; Gutschmidt, s. 70;
1 08
Ste n Konow , War
"Tocharisch" die Sprache der Tocharer, A M, IX, 19
33, s. 464-65.
1 0 9
Herzfeld ,
Sakastan, s. 35.
270 BAHAEDDİN ÖGEL
Yüe-çi'lerin Baktriyana yerleşmeleri
Yüe-çi tarihinin en önemli devri, Sogdiyana'da
bulundukları çağa
tesadüf eder. Meşhur Çin elçisi Chang Ch'ien'in seyahati
da bu devirdedir.
Klâsik kaynaklar susmaktadır. Chang Ch'ien'in verdiği
bilgileri Çince
belgelerin tercümesi meyanında olarak verdik. Chang
Ch'ien'in dönüşünden sonra Yüc-çi'ler, Baktriyan'ı büsbütün zaptederek,
Başkentlerini de
oraya taşıdılar.
Tarihleme için tek delilimiz Chang Ch'ien'in dönüş
tarihidir:
Terminu s pos t Que m M. Ö. 125.
YÜE-Çİ'LER ve KUŞANLAR
1. Saka-Part kronolojisi ve Yüe-çiler
Yukarıda Yüe-çi'lerin göç sahalarındaki tarihini tetkik
ettik. Bundan
sonraki bahisler, bir yere yerleşerek bir devlet kurmuş
Yüe-çi'leri içine
alacaktır. Bu sırada Hindistanda zaptedilmiştir.
Hindistan'ı zapteden
kavimler hangi ırka mensup idiler? Rapson, Hindistanın
zaptının Sakalar
tarafından yapıldığına kanidir
110
. Hindistan'ı zapteden Maues, -yani
yazıtların Moga'sı- aslen bir Sakadır. Unvanı da
"Kırallar kiralı"dır 111
.
Doğu İran'daki Saka-Part feodalitesine mensup bir
satraptı. Rapson, bu
unvana dayanarak bunu Part hâkimiyetinin bir genişleme
tezahürü olarak
görür. Bu devirde iki "Kırallar kiralı" vardı.
1. Hindistan "Kırallar kiralı". ,
2. Doğu Iran "Kırallar kiralı".
Hint kırallar kiralı Maues'tir
113
. M.Ö. 75 senelerinde Puşkalavati'yi
zaptederek Grek hâkimiyetine büyük bir darbe vurmuştu.
İran kırallar
kiralı ise gerek meskukatının yapılış tekniği ve gerekse
kronolojisi bakımından Hindistan Kırallar kıralım takip etmişti. Seistan'da
oturan Doğu
İran, kırallar kiralının adı, paralarda Vonon olarak
geçer. İkinci kıral
olarak Gandara'ya gönderdiği oğlu I. Azes ve kardeşi
Sparilizes, kendine
tâbi bir surette hüküm sürdüler. Kaynaklarımız yalnızca
sikkelerdir. Bu
sebeple hâdiselerin seyrini takip güçtür. Meselâ Maues'in
ölümü ile yerine
I. Azes geçer. Bunun sebebini iyice bilmiyoruz. İstilâ
ile mi; yoksa davetile
mi Hint kırallar kiralının tahtını eline geçirmişdi.
Maues'in Yunanlılara
karşı açtığı amansız temizleme harblerine devam eden
Azes, Apollodotus'-
un çocuklarını da ortadan kaldırdı. Marshall'ın
buluşlarına dayanan bazı
1 1 0
Hindin zaptında,
Doğu İran feodalleri mevzubahistir. (Cambridge history
of India, 1, 568).
1 1 1
Batıda Ermeni
kiralı Tigran'ın ünvanında; Doğuda ise Part kırallarında, bu
"kırallar kiralı" üunvanına rastlanır
(Gutschmidt, aynı eser, s. 81).
1 12
Rapson , Cambridge
History of India, 1, s. 56g.
1 1 3
Bu kıral,
kitabelerde Moga, paralarda ise Maues'dir (V. Smith, Early
history of India, s. 242 ve not. 2).
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 271
bilginler, Vikrama tarih başlangıcının (M.Ö. 58) Azes
tarafından tesis
edildiğini ileri sürerler
114
. I. Azes'i Azilizes takip eder.
Vonon'la Maues'in aileleri biribirlerine çok benzerler.
Bu benzerliğin
I I. Mitridat zamanında Partlarla Sakalar arasında
kurduğu bağ ve kaynaşmanın neticesidir. Filhakika Vonon Part, Maues ise Saka
asıldandır.
Azilizes'i de II. Azes takip eder. Vonon'un halefi
Orthagnes, Gandaraya
ikinci kıral (Vice roi) olarak Gondhopharnes'i
göndermişti. Bu zat sonradan kuvvetlenerek hem İran ve hem de Hint devletlerini
ortadan kaldırdı. Bu suretle yeniden bir Part vahdeti meydana gelmişti. Ölürken
yerini
Pacor'a bıraktı
115
. Pacor'dan sonra bu sülâle bitmektedir. Bu bitişi,
Hindistan'ın Kusanlar eline geçmesi le izah ederler.
Yazıtlar ve Saka-Part kronolojisi
Satrap Patika'ya ait bir yazıtda, "Moga'nın
hâkimiyetinde, 78"
senesinden bahsedilmektedir. Bunu izah etmek isteyen
Foucher, M.Ö.
248 senesini Part tarih başlangıcı kabul ederek Moga veya
Maues'in M.Ö.
248-78 — 170 senelerinde yaşadığını ileri sürmektedir
116
. Rapson,
I. Mitridat'e ait bir tarih başlangıcı olan M.Ö. 150 yi
alıyor ve Moga'yı
150 den 78 i çıkararak 72 ye koyuyor
117
. Rapson'un hesabı daha mantıkîdir. Halefi Azes, Vikrama
tarih başlangıcının -yani M. Ö. 58- kurucusu olarak kabul edilmiştir
118
. Gondhopharnes'in kurduğu Part sülâlesinin kronolojisi
de çok karanlıktır. Bir yazıtda
119
, 103.cü senede "Gudafara'nın -Yani Gondhopharnes-
26.cı senesi" denmektedir. Bu yazıttaki
tarihleme hangi tarih başlangıcına göre yapılmıştı?
Moga'yı tarihliyen
tarih başlangıcını alırsak 150-103=47 buluruz. Ayrıca 26
sene de yaşadığına göre 47 + 26 = 73 olur ki, M.Ö. 73 senesi Moga'ya muasır bir
çağdır. Bu sebeple, başka bir tarih başlangıcı aramamız lâzımdır 120
. Bu hususta bir Part tarih başlangıcı aranabilir
121
. Bu yazıttaki tarihleme için
en müsait başlangıç, Vikrama diye anılan tarih
başlangıcıdır. Buna göre,
Gondhopharnes hâkimiyetinin başlangıcı, M.S. 19 a
konabilir. Görüldüğü
gibi kati bir neticeye varmak şimdilik imkânsızdır.
1 1 4
Rapson , Aynı
eser, 1,571; Marshall, JRAS, 1914, s. 973. Burada verdiğimiz kırallar listesi
kısmen Rapson ve kısmen de Poussin'e göredir.
1 15
Kuvvetli bir Part
reisidir.
1 16
Bu hususda Thoma s
ve Bühler'i n etüdleri önemlidir.
1 17
A. Foucher, L'art
Greco-Bouddhique de Gandhara, II, 488,
1 1 8
Cambridge history
of İndia, I, 570.
1 19
Bk. F. W. Thomas,
The date of Kanishka, JRAS, 1913, 636; M. E. Senart,
Notesd'épigraphique Indienne, JA, 1990,1, 116; M. A.
Boyer, JA, 1904,1,404.
1 2 0
M. E. Senart, Aynı
esr., J. A 1890, 128-129; A. Foucher, Aynı esr. II, 488;
Gutschmidt, Geschichte Irans, s. 134.
1 2 1
Rapson, Vikrama
tarih başlangıcına göre tarihlemektedir (Cambridge
History of India, I, s. 576; Coins, 15, s. 26).
1 2 2
Rapson, Coins, 8,
129; Gardner, catalogue, PI. IV, 2, 212; Rapson, aynı
eser, 586
272 BAHAEDDİN ÖGEL
Numismatik belgeleri ve Saka-Part kronolojisi
Batı Pencap'da Maues'e ait bazı sikkeler bulunmuştur 122
. Bu sikkelerde Apollodotos ve Demetrius'un sikkelerinin
tesirleri vardır
123
. Yazının yazılış tarzı, Mitridat I 'in paralarının
üzerindeki yazılara benzer.
İşçilik bakımından bu sikkeler, Greklerinkinden daha
ileridir. Rapson'a
göre bu paralar ve üslûp M. Ö. 40 dan daha evvele ait
olamazdı
124
.
Seistan'da hüküm süren Vonon, Maues'le sıkı bir işbirliği
kurmuştu. Müşterek sikkeleri bunun bir delilidir
125
. Seistan'da Vonon, Hintde Maues'in
halefleri M.S. 19 da Gondhopharnes'in idaresinde
birleşmişlerdi. Halefi
zamanında Yüe-çi'ler bu bölgeleri istilâ ettiler.
Sikkelerde Yüe-çi istilâsının izlerine rastlıyamıyoruz
126
.
2. Kuşan kronolojisi ve Yüe-çi'ler
Ch'iu-Chiu-Ch'i (Kujula) ve Kuşan kronolojisi
Çin kaynakları Baktriyan'daki Yüe-çi kırallığının
zuhurunu, yerleşişten 100 sene kadar sonraki bir devreye koymuşlardır. Tercüme
ettiğimiz
belgelerde görüldüğü gibi ilk kıral Ch'iu-chiu-ch'i'dir.
Elimize geçen
Kuşan kırallarına ait sikkelerde ilk Yüe-çi kiralının
ismi Kuzula veya
Kujula Kadphizes şeklinde geçmektedir
127
. Sikkeler üzerinde, son
Grek kiralı Hermaios'unkilerin tesiri büyüktür. Bununla
beraber yapılış
ve tip itibarile Kabil vadisinin özelliklerini taşır
128
. Bir yüzüne Hermaios'un
Grekçe ve diğer tarafından da Kuyulanın Harostice
isimleri yazılı müşterek bir sikke bulunmuştur
129
. Her iki yüzü de Kuyula'ya ait müstakil
bir sikkeye daha rastlanmıştır 130
. Bunlar, Yüe-çi'lerin diğer bir kültüre
geçiş merhalelerini gösteren en emin belgeler olarak
kabul edilmektedir.
Kuyula'nın Hermaios'la aynı zamanda, yaşadığı
söylenmektedir.
Hermaios hakkındaki bilgimiz pek karanlık olduğundan bu
yönden bir
istifade elde edememekteyiz
131
. Fleet'e göre Kuyula bir zamanlar Part
taarruzuna maruz kalmıştı. Komşusu Hermaios'a yardıma
gelmiş ve bu
ittifak şerefine de müşterek bir sikke bastırmışlardı 132
. Bu nazariyeyi
ihtiyatla kabul etmek lâzımdır. Kuyula'nın sikkesi Roma
İmparatoru
Ogüst'ün M.Ö.4 — M.S.2 senelerine ait sikkelerine çok
benzer. Bilginler,
bu benzeyişi kültür ve ticaret münasebetlerine
atfederler. Gerek yazılı
ve gerekse nümismatik buluntular, Çin kaynaklarında Kuşan
devletinin
1 2 3
Rapson, Aynı esr.,
s. 570; Coins, 8, 429; Gardner, catalogues, PI. III.
1 2 4
JRAS, 1903, s.
285.
1 2 5
Bu meselenin
münakaşası için bk. Rapson , aynı eser, I, s. 584.
1 2 6
Sebebini
Yüe-çi'lerin yerli kültürü benimsediklerinde aramalıdır.
1 2 7
Gardner,
Catalogue, 62, 122; Rapson, Coins, 16, 65.
1 2 8
Rapson, Cambridge
History of India, I, s. 584.
1 2 9
Gardner,
Catalogue, 120.
1 3 0
Aynı esr., 122.
1 3 1
Fleet, The date of
Kanishka, JRAS, 1913, 967, 1034.
1 3 2
Aynı esr. 1034.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 273
kronolojisi hakkında verilen bilgileri teyid ederler. Hou
Han-shu, Ch'iuchiu-ch'i'nin, Yüe-çi'lerin Baktriyana yerleşişinden 100 sene
sonra hâkimiyeti ellerine aldığını ve 80 seneden fazla yaşadığım
kaydetmektedir.
Yüe-çi'ler Baktriyan'ı 125 de işgal ettiler ise
Ch'iu-chiu-ch'i'nin de hâkimiyeti M.S. 25 de ele geçirmesi lâzımdır. Bu suretle
onun M. S. I. asrın
ilk yarısında yaşadığı da düşünülebilir.
Ten Kao-ch'en (Vima) ve Yüe-çi kronolojisi
Hou Han-shu, Ch'iu-chiu-ch'i'nin ölümünden sonra yerine
oğlu
Yen-Kao-Ch'en'in geçtiğini kaydediyor. Bu şahıs sikkeler,
üzerindeki Vima
Kadphizes'le birleştirilmiştir. Bu birleştirme, genel
olarak kabul edilmiştir.
13 3
Hatta, para
üzerine hakkedilmiş insan resminin antropolojisi
Ortaasyalıları andırmaktadır 134
. Hou Han-shu'ya göre Hindistan'ı zapteden bu şahıstır.
Paraların bir kısmının üslûp bakımından henüz daha
tesbit edilememiş bir kültürden tesir almış oldukları
görülüyor. Roma
tesiri arayanlar olmuştur 135
. Bunlar Taksaçila'da da bulunmuştur 135
.
Bazı yazıtlara dayanarak, bu Kuşan hükümdarının devrini
tarıhlemek
istiyenler de çıkmıştır 136
. Bu tarihlemeler şüphe ile karşılanmıştır. Marshall,
başka bir Harosti yazıtına dayanarak Vima'nın saltanatının 77-78
seneleri civarında olduğunu ileri sürmüştür 137
. "Rapson bu nazariyeyi
reddeder
138
. Yüe-çi veya Kuşan hükümdarı Yen-kao Ch'en'in
Türkologlar için de hususî bir ehemmiyeti vardır. Bu hükümdarın paralar
üzerindeki ünvanı Yavuga yani Yabgu dur
139
. Ele geçen
başka bir sikkede, aynı devirde yaşamış ikinci bir Kuşan
büyüğünden
bahsedilmektedir
140
Hou Han-shu,
Yen-kao Ch'en'in Hindistan'ı zaptettiğini ve idaresini ikinci bir kıral tâyin
ederek ona bıraktığını söylemektedir. Sikkelerdeki ikinci şahsın, bu Hindistan
kiralı olduğunu ileri sürenler olmuştur
141
. Kuyula Kara Kadphizes adlı başka bir şahsın sikkesi
de elde edilmiştir. Cunningham, bu şahsın Kuyula'nın
oğlu; Vima'ın
ise halefi olduğunu ileri sürer
142
. Bu zatın sikkesi, Puşkalavati satrapının
sikkesine benzer 143
. Buna dayanarak, Kuyula Kara Kadphizes'in
Puşkalavati'deki Kuşan valisi olduğunu ileri sürenler de olmuştur
144
.
1 3 3
Specht, JA, 1897,
184.
1 3 4
A. Foucher, L'Art
Greco-Bouddhique vs., II, 516.
1 3 5
Rapson , Coins,
6g.
1 3 6
Rapson, Cambr.
Hist., I, 580.
1 6 7
Marshall, JRAS,
1914, 912.
1 3 8
JRAS, 1914, 927;
Boyer, JA, 1915, 281; Thomas, JRAS, 1914, 986.
1 3 9
Bachhofer, Die ära
Kanishkas, OZ, 1927/28, s. 30.
1 4 0
Bachhofer, OZ,
1927/28, 30-32.
1 4 1
La Vall è Poussin,
L'Inde au temps des Mauryas, 312 vd; Gardner,
Catalogue, 128.
1 4 2
Rapson , Coins,
68, 77.
1 4 3
Rapso n Cambridge
history of India, I, 582.
1 4 4
Chang Ch'ein'in
seyahatnamesinin tercümeleri için bk. H i r t h, Story of Chang
Ch'ien, JAOS, 37, 1917, s. 96 vd.; Wylie , Western
regions, Journal of the Anthropolo-
274 BAHAEDDİN ÖGEL
Kanişka ve Kuşan kronolojisi
Eskiden Kuşan devletinin ilk kiralı olarak Kanişka kabul
edilmişti
145
. Bu nazariyenin dayandığı oldukça kuvvetli delilleri
vardır
146
. Bu
konudaki münakaşaların esasını "Tarih
başlangıcı" hakkındaki müphem
noktalar teşkil etmektedir. Bu hususta hakikaten çok
mantıki ve ileri
görüşler teati edilmiştir. Fakat bu gün yeni vesikaların
çıkışı ile bu nazariyelerin hiç bir kıymeti kalmamıştır.
Yeni Nazariyeler
Roma İmparatorluğu Ogüst'ün sikkeleri Kuyula tarafından
taklid
edilmiştir. Bu tesire ve diğer delillere dayanarak
Kuyula'nın yaşadığı
devri tespite çalışmıştık. Kanişka'nın kendi saltanatına
mahsus bir tarihleme başlangıcı vardır. Smith, bunun M. S. 78 olduğunu ileri
sürer
147
.
Saka tarih başlangıcını da Kanişka'ya mal edenler vardı
148
. Foucher,
M.O. 322 den itibaren başlıyan Morya tarih başlangıcının
Kanişka devrinde fazlaca câri olduğunu kaydederek Kanişka çağı yazıtlarındaki
senelerin buna göre tarihlenmesini söylemiştir
149
. Cunningham ise bu
çağ için M. Ö. 312 den itibaren başlıyan Selefküs tarih
başlangıcının
kullanılmasını ileri sürmüştür 150
. Son iki nazariye kuvvetini hâlâ kaybetmemiştir.
Kanişka'nın siyasi icraatı da oldukça karanlıktır.
Kanişka'nın hüküm
sürmesi lâzım gelen II. asır sıralarında, Çinlilerle
Yüe-çi'ler arasında
bazı münasebetler vuku bulmuştur. Meşhur Çin generali Pan
Ch'ao,
Ortaasya'yı zaptederken Yüe-çi, yani Kusanlardan yardım
görmüştü
151
.
Kusanlar, Çinlilerle dostluğu ilerletince, Çin'den bir
prenses istiyorlar.
Bunun üzerine Pan Ch'ao, Kuşan elçilerini geri çeviriyor.
Buna kızan
Kusanlar, ikinci kıralları Hsieh idaresinde 70 bin
kişilik bir ordu gönderiyor. Fakat mağlup oluyorlar. Kuşan devletinin, Çinliler
nezdindeki
adları "Yüe-çi"dir. Pan Ch'ao'nun fütuhat
seneleri, M.S. 73-102 arasındadır. Kanişka da aşağı yukarı bu zamanda
yaşamıştır. Bu mağlubiyeti
Kanişka'ya mal etmek istemiyenler, Kanişka'yı daha
sonraki tarihlerde
yaşamış gibi göstermek isterler
152
. Bilâhare isyan eden Hsiungnu'lar,
gical Institute, 1881,27; B r o s s e t, JA, 1828, 418
vd. ; 1829, 34 vd. ; J a k i n e f, Sobraniye
svedeniy o narodah, obitavşih v sredney Azii v drevniya
vremena, Moskova-Leningrad,
1950, II, 264 L. w i eg er, Textes historiques, I, 408
vd.; D e Groot, Die Westlande, 9 vd.
1 4 5
An-hsi'nin yeri
için bk. A.Hermann , Atlas of China, 17. Part devletine
verilen addır.
1 4 6
Bu bir Çin
unvanıdır.
1 4 7
Bu duruma göre,
nüfusun dörtte biri asker idi. Biraz mübalağalıdır.
1 4 8
Tayüan, bugünkü
Ferganadır.
1 4 9
K'ang-chü'nün yeri
için bk. Shiratori , Toyo Bunko, II, s. 15.
1 5 0
Ta-hsia
Baktriyan'dır.
1 5 1
Ch'iang'lar
Tibetlilerdir.
1 5 2
Bugünkü Hotan'dır.
ESKİ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 275
Çin hâkimiyetini Orta-asya'dan kaldırmışlar ve Kusanlar
da Kaşgar,
Yarkent ve Hotan'ı ele geçirmişlerdi
153
. Çin kaynaklarında bundan
sonra Kusanların Ortaasya'daki icraatları hakkında
bilgiler vardır
154
.
Daha fazla izahatı lüzumsuz görüyoruz.
Yüe-çi tarihinin her kısmında olduğu gibi, başkentinin
bulunduğu
yerin tesbiti de karanlık problemlerle doludur. Yukarıda
da işaret ettiğimiz gibi, Yüe-çi'ler Amuderya'dan inmeden önce, yani Chang
Ch'ien'in
ziyareti sırasında kıral saraylarının bulunduğu bir başkentleri
vardı.
Chang Ch'ien seyahatına devamla güneye, yani Ta-hsia'ya
indiğinde,
orada da Lan-shih adlı bir Ta-hsia merkezine rastlamıştı.
Ta-hsia esas
itibarile Yüe-çi'lere tâbi idi. Chang Ch'ien
seyahatnamesini Shih-chi'den
iktibas eden Han-shu, Ta-hsia kısmını çakararak Yüe-çi
bölümüne katıyor.
Bu suretle Lan-shih, Ch'ien-shih şeklinde tahrif edilerek
Yüe-çi'lere doğrudan doğruya mal edilmiştir. Bununla Han-shu, büyük bir
yanlışlığa düşmüş değildir. Han-shu yazıldığı zaman, Yüe-çi'ler çoktan
Ta-hsia'ya
inmiş ve başşehirlerini de oraya yerleştirmişlerdir. Bu
suretle Ta-hsia'nm
merkezi Yüe-çi'lerin olmuştu. Hou Han-shu müellifi Fan
Yeh, Yüe-çi
başkentinin ismini tekrar Lan-shih olarak kaydetmiştir.
Bu yanlışlık
Shih'chi'nin kaydına aldanılarak yapılmıştır. Şehrin
yerinin tesbiti için
elimizde iki imkân vardır. Bunlardan birincisi tarihi
metinlerin tarifine
uymak; ikincisi ise diğer kaynaklara göre Baktriyanın o
zamanki meşhur
şehirlerini tesbit etmektir. Şehrin Amuderyanın güneyinde
olduğunu
biliyoruz. Şu iki hal daima göz önünde tutulmalıdır:
1 — Şehrin adının Çin transkripsiyonu, aslına ne derece
uygundur?
2— Şehrin adı Çinceye tercüme mi edilmiştir? İkinci hali
göz önünde
tutan S. Levi, Lan-shih şeklinin, şehrin esas adının
tercümesi yolu ile meydana geldiğini söylemektedir
154
. Lan, mavi boya çıkan bir nebatı ifade eder.
İkinci karakter de birincinin mânasını tamamlıyabilir. Bu
boyaya bizde
çivit dendiğine göre, şehirin ismini "çivit pazarı
şehri" diye tercüme
edebiliriz. Bu zamanın Doğu İran şehirlerinin aynı adla
anıldığını biliyoruz. Puşkalavati kelimesi aynı manayı taşımakta imiş. Specht,
Levi'nin
bu fikrine iştirak etmektedir 155
., Gene Specht, bir Grek şehri ile birleştirmektedir.
Burasının Belli olması da çok muhtemeldir. Haloun ise burasını Kunduz nehrinin
doğusundaki Eukratidia ile birleştirmektedir
156
.
Pei-shih'e göre Yüe-çi'lerin merkezi Ying-chien-shih
şehri' imiş. Yüe-çi'ler
Juan-juan'ların tazyiki ile Po-lo şehrine naklediyorlar
157
. Gene aynı
1 5 3
Bu kelimeyi
Marquait, Amuderya'nın Pehlevice karşılığı olan Weh ile birleştirmektedir: De G
r o o t, Die Westlande, s. 17.
1 5 4
Bk. not. 2.
1 5 5
Ch'iang'lar
Tibetlilerdir.
156
Sol Ku-li ünvanı
için bk. De G r o o t, Die Hunnen, s. 56. .
157
Metinde H u
şeklinde geçmektedir. Bu zamanda Çinli olmayanlara H u denirdi.
Hsiung-nu'ların içinden kaçtığına göre karısının Hun
olması icap eder.
276 BAHAEDDİN ÖGEL
kaynağa göre Fu-ti-sha, Yüe-çi'lerin eski merkezinin
doğusunda imiş.
Fu-ti-sha, Badehşan'dır
158
. daha sonraki devirlerde buraya seyahat
eden seyyahlar ve diğer kaynaklar Kunduz bölgesinde büyük
bir şehrin
bulunduğunu Göktürklerin bile merkezinin burası olduğunu
kaydetmişlerdir. Kunduz vadisinde bulunan bu şehrin eski Yüe-çi'lere de
başkentlik etmiş olması çok muhtemeldir.
F- ÇİNCE VESİKALAR
Shih-chi, 123, la
14 4
Ta-yüan'ın izi Chang Ch'ien'den itibaren görülür. Chang
Ch'ien, Hanchung'ludur. Chien-yüan saltanat devresinde (M. O. 140) (ünvanı)
Lang
idi. İmparator bu zamanda Hsiung-nulardan alınmış
esirlere sordu.
Hepsi, Hsiung-nu'ların Yüe-çi'lerin kıralını mağlup
ettiklerini ve (Yüe-çi
kiralının) kafatası ile şarap kabı yaptıklarını
söylediler. Yüe-çi'ler kaçtılar; fakat kinlerini büyük bir ıztırapla
sakladılar. Fakat onlarla (müttefik) olarak (Hsiung-nu'lara) taarruz edecek bir
kimse bulunmadığından
(Yüe-çi'ler bu suretle) yalnız kalmışlardı. (Cinde) Han
(sülâlesi), Hu'ları
(Yani Hsiungnu-ları) mağlup etmek arzusunda idi. Bunun
için de (Yüeçi 'lerle anlaşmak için onlara) bir elçi göndermek istiyordu. Fakat
(Yüeçi'lere gidecek elçinin) yolu muhakkak bir surette Hsiung-nu'ların içinden
geçiyordu. Bu işi yapabilecek gönüllü elçi arandı. Chang
Ch'ien (bu
elçilik vazifesini) kabul edip, Yüe-çi elçisi oldu.
Yanında eski bir köle
olan, Tan İ aile adlı, Kan Fu da vardı 145
.
(Elçilik erkânı) hep birlikte Lung-hsi'den çıkıp,
Hsiung-nu'ların
arasından geçtiler. (Elçilik heyetinin bu gizli seyahati
sırasında Hsiungnu'lardan bazıları) onları yakalayıp, sorgu suale çekmek üzere
Shan-yü'ye
götürdüler 146
. Shan-yü, (onları nezaret altına aldırarak) alıkoydu147
. (Ayrıca Çin elçilik heyetine de) şöyle dedi:
"Yüe-çi'ler benim kuzeyimdedirler. Han (yani Çin
İmparatorluğu)
onlara elçi göndermeği neden arzu ediyor? Eğer ben'e elçi
göndermek
istersem, Han (yani Çin İmparatorluğu) bana
(memleketinizin içinden
transit geçebilmesi için elçime) müsaade eder mi?
14 8
(Hsiung-nu) Shan-yü'sü Chang Ch'ien'i on seneden fazla
(bir müddet
Hsiung-nu'lar nezdinde) alıkoydu. Chang (Ch'ien)'in
karısı ve çocukları
oldu. Buna rağmen Chang (Ch'ien), Han'ın (yani Çin
İmparatorluğu'nun)
itimatnamesini elinde tuttu149
. Hsiung-nu'ların içinde oturuyordu. Chang
(Ch'ien) bundan istifa ederek
150
Yüe-çi'lerin
memleketine kaçabildi.
Bir kaç on gün (gitti) ve Batıda Ta-yüan'a gitti. Ta-yüan
(Fergana),
Çin İmparatorluğu'nun (sahip olduğu) servetin (azametini)
duymuş ve
münasebete geçmek istemişti. Fakat buna muvaffak
olamamıştı. (Fergana'lılar) Chang Ch'ien'i görünce çok sevindiler ve ona şöyle
sordular:
"— (Şimdi) sen (Çin'e gitmek) istersen nasıl
(gidebilirsin)?" Chang
Ch'ien, kendisinin Çin İmparatoru'nun (Yüe-çi'ler nezdine
gönderilmiş)
ESKÎ ORTA ASYA KABİLELERİ HAKKINDA 277
bir elçisi olduğunu ve Hsiung-nu'lar tarafından
yakalanmış olduğunu
anlattı.. Ve (ilâve ederek) şöyle dedi:
"— Ben bugün (Hsiung-nu'ların elinden) kaçmış
bulunuyorum.
Eğer, siz bana refakat edecek bir adanı verirseniz,
(Çine) dönüşümde
(bizimle münasebet imkânını) muhakkak elde
edebileceksiniz."
"Ta-yüan (Fergana)lılar (onunla) mutabık kaldılar.
Chang Ch'ien'i Kan-chü'ye kadar 151
. refakat ederek gönderdiler:
"Büyük Yüe-çi'lerin
15 2
kiralı Hu'lar
(yani Hsiung-nu'lar) tarafından
öldürüldü. ( Onun yerine ) halefi ( büyük oğlu ) hükümdar
oldu.
Tahsia'yı (Baktriya) (kendilerine) tâbi yapıp (orada)
oturdular
153
. Yerleri bereketli ve bolluktu. Haydutları azdı ve
gayeleri de sulh (ve Sükûnet)
ile zevk idi. Artık Hu (Hsiung-nu) lardan intikam alma
hissi kalmamıştı.
"Chang Ch'ien, Yüe-çi'lerden Ta-hsia (Baktriya)'ya gitti.
Fakat
Yüe-çi'lerle pakt yapmağa bir türlü muvaffak olamadı. Bir
seneden fazla
kaldı. Nan-shan
15 4
üzerinden geri
döndü. Ch'iang'ların1 5 5
memleketleri
üzerinden dönmek istedi. Fakat Hsiung-nu'lar tarafından
tekrar yakalandı. Bir seneden fazla (ikinci defa olarak Hsiung-nu'ların
yanında)
kaldı. (Bu sırada) Hsiung-nu Shan-yü'sü öldü. Sol Ku-li
156
, veliahta
taarruz etti. Ve kendisini (veliahtın yerine) hükümdar
yaptı. (Hsiung-nu'
ların) memleketi karışıklık içinde kaldı. Chang Ch'ien
aslen Hsiung-nu
olan karısı
15 7
ile birlikte
kaçarak Çin'e döndüler. Chang Ch'ien, Çin İmparatoru tarafından T'ai-shung
Ta-fu'luğa tayin edildi
158
.
Chang Ch'ien yüzden fazla adamla gitti. Fakat on üç sene
sonra ancak iki kişi ile dönebildi. Chang Ch'ien, bizzat Ta Yüe-çi
159
, Ta-hsia,
Kang-chü'ye gitti. (Ziyaret ettiği) beş ilâ altı
memlekette gördüğü her
şeyi imparatora anlattı, (İmparatora ayrıca) şöyle dedi:
"— Ta-yüan (Fergana) Hsiung-nu'ların güney batısına
ve Çin
împaratorluğu'nun ise tam batısına düşer. Fergana'nın
atları kan terler
160
. (Bu atlar) gök atlarının neslindendirler. Şehirleri
büyüklü ve
küçüklü olarak 70 den fazladır. Halkı bir kaç yüz bin
kadardır. (Fergana)
askerlerinin, yayları, okları, mızrakları vardır. Ayrıca
süvari (kıtaları da)
vardır. Kuzeylerinde Kang-chü, batılarında Ta Yüe-çi,
Güney-batılarında
Ta-hsia, Kuzey-doğularında Wu-sun'lar ve doğularında da
Kan-mi ve
Yü-tien
16 1
bulunur.
Ta Yüe-çi'ler, Ta-yüan'ın takriben iki veya üç bin li
batısındadırlar.
Wei (Amuderya) suyunun kuzeyinde otururlar. Güneylerinde
Ta-hsia,
batılarında An-hsi 1 6 2
ve Ka'ng-chü
vardır.
1 5 8
Chang-ch'ien'in
biyografisi bizi ilgilendirmediğinden bu kısımları tercümeden
sarfı nazar ettik.
1 5 9
Burada Büyük
Yüe-çi tâbiri, bir coğrafî tâbir olarak Soğd'u ifade eder.
1 6 0
Atların kan
terlemesi eski bir efsaneden mülhem olarak söylenmektedir. Bu husus
için bk. P. Y e t t s, Eurasia Septentrionalis Antiqua,
s. 11, 20.
161
Yü-tien,
Hotan'dır.
1 62
An-hsi, Part
devletini ifâde eden bir tabirdir.
278 BAHAEDDIN ÖGEL
Hou Han-shu, Yüe-çi veya Kusanların Hindistan'a
inişlerini ve
orada yerleşişlerini Hint ve diğer güney memleketleri
bahsında anlatmaktadır. Mevzuumuz için ehemmiyetli bulduğumuz şu kısımları
tercüme edeceğiz.
H o u Han-shu , 118, 5b.
T'ien-chu kırallığına Shen-tu da denir. Yüe-çi'lerin
birkaç bin li
güney-doğusundadır. Adetleri Yüe-çi'lerle aynıdır. Fakat
memleketleri
alçak, rutubetli ve sıcaktır. Memleketleri büyük bir
nehir kenarındadır.
File binerler ve bu suretle harb ederler. Yüe-çi'lerden
çok zayıftırlar.
Buda dinine mensupturlar. (Dinleri) öldürmemek ve
harbetmemeği (emreder). Yüe-çi ve Kao-fu memleketinden batıya gidilince,
güneyde Batı
denizi, doğuda P'an ch'i kırallığına kadar (olan
yerlerinin) hepsi Shen-tu'ya
aittir. Shen-tu'nun ayrıca bir kaç yüz şehri ve her
şehrin bir reisi vardır.
Ondan fazla kırallık ve her kırallığın da (ayrı) bir
kiralı vardır. Her ne
kadar aralarında bazı farklar bulunursa da, hepsi de
Shen-tu diye adlandırılırlar. Bu zamanda hepsi Yüe-çi'lere tâbiidiler.
(Onların) Kırallarını
Yüe-çi'ler öldürüp yerine bir vali tâyin ettiler.
H o u Han-shu , 118, 5b.
Kao-fu Büyük Yüe-çi'lerin batısında, büyük bir
memlekettir. Adetleri T'ien-chu'nunkilere benzer. Zayıf, hâkimiyet altına
alınmağa elverişli;
fakat iyi tüccardırlar. Fevkalâde zenginlikleri vardır.
Daimî olarak (aynı
efendiye) tabi olmadılar. T'ien-chu, Chi-pin ve An-hsi
(gibi) üç kırallık
(tan beri biraz) kuvvetlenince (hemen Kao-fu) yu istilâ
ettiler. Zayıflayınca tekrar kaybettiler. Fakat Yüe-çi'lerin hâkimiyetine
hiçbir zaman
girmediler. Han-shu (Kao-fu'yu) beş, Hsi-hou dan biri
olarak (gösteriyorsa
da) yanlıştır. Sonradan An-hsi'ye tâbi oldular. Bundan
sonra An-hsi'yi
mağlup eden Yüe-çi'ler ilk olarak Kao-fu'yu ele
geçirdiler.
Yorumlar
Yorum Gönder